26 Aralık 2016 Pazartesi

2016'da Ne Yaşadım ?

Yeni yılın gelmesiyle beraber bir blogum olduğu aklıma geldi ve sahalara geri döndüm. Bu post özeleştiri üzerine olacak, şimdiden uyarayım kan ve gözyaşı içerir. 

Yeni yılın ilk günlerinde mutlu sayılırdım. Geçmiş zamanlarda olmasını istediğim bir şey kendiliğinden ayağıma kadar gelmiş sonuçta, neden mutlu olmayayım ? Günler tatlı tatlı geçiyordu ki gelen şey gitti birden. Açıkçası, emek verilmeden elde edilen her şeyde olduğu gibi kaybettim diye üzülmedim. Hatta hiç etkilemedi diyebilirim.

Güzel günlerin yaşandığı sırada bir aile büyüğümüzü kaybettik. Kendimizi kötü sona hazırlamıştık, olabildiği kadar ama yine de umudunu yitirmemek istiyor insan. Biz de yitirmemiştik ama kötü son geldi maalesef. Kışın bir akrabalarla bir toplantı olmadığı sürece görüşmediğimiz için çok anlamamıştım ancak yazın evinin önünden her geçtiğimde, her an balkona çıkacakmış gibi geliyordu. Ama artık o kapı kapandı ve bir daha onun tarafından açılamayacak..

Üniversite hayatımın sonlarına yaklaşırken, tamamen tesadüf eseri gördüğüm bir etkinliğe (Hukuk Forumu) başvurdum ve kabul edildim. Harvard'a kabul edilmişim gibi oldu biraz ama monotonluktan ölen hayatıma bir Harvard etkisi yarattı diyebilirim. Hayatımın en güzel 3 gününü geçirdim. Bu yolculukta tek başımaydım ama döndüğümde güzel anılar ve yeni arkadaşlıklar vardı. Hayatımda yeni bir basamak atlamış gibiydim, adeta bir ufuk genişlemesi Kıssadan hisse, bazen cesareti toplayıp gerekirse tek başına yola çıkmak lazım, süper iyi geliyor.

Etkinliğin etkisiyle kendimi mükemmel hissettiğim bir zaman dilimindeydim ki giden geri geldi. Bu sefer yine aynı umursamazlıkla devam edecektim ama zaman geçtikçe öyle olmadığını farkettim. Ruh halim değişmeye başlamıştı ufaktan, yaşanan her an için duygusal tepkimi ortaya koyuyordum. Böyle anlatınca aşk gibi oldu ancak durum öyle değil tabii. Bu zamana kadar her anını kontrol eden birinin belirsizliğe düşündüğü andaki saçmalama hali. Evet, tam da bu, ne eksik ne fazla.

Sonunda bu belirsizlik haline son verdim, zira bana zarar vermesine çok çok az kalmıştı. Özgürleştiğimi hissettim, zaten en sevdiğim mevsim yaz da gelmişti ve benden iyisi yoktu.

Yazın benim için 21 yıllık mazisi olan, ailem içinse 26 yıllık mazisi olan yazlığımızı sattık. Eşyalara fazlasıyla anlam yükleyen biri olduğum için evi toplarken de nakliye aracı kapının önünde durduğunda da hüzünlendim. Hele evin boş halini görmek, orada yaşanan güzel anılara veda etmek gibiydi. Daha iyisine gittiğimizi biliyordum ama yine de kolay olmadı. Seneye oraya nasıl gideceğim ya da gider miyim, inanın ben bile bilmiyorum.

Annemle ilgili de bir sağlık sorunu yaşadık. Bir hafta- 10 gün boyunca hastanede kaldık. İstanbul'a annemin hastalığına bir açıklama bulmak endişesiyle tek başıma döndüm. Buraya geldiğim günü, beni havaalanından alan, evinin kapısını açan, yatacak yer veren arkadaşlarımı unutmam mümkün değil. Çünkü nasıl geldiğimi bilmediğim için evin anahtarına da sahip değildim, bildiğiniz sokakta kalmıştım ama ne şanslıyım ki zamanında doğru insanlara yatırım yapmışım ve o güzel insanlar iyi ki varlar.

Bir aya yakın bir süre 'evde tek başına' modunda yaşadım. İtiraf etmek gerekirse, güzeldi ve sonlara doğru fazlasıyla olgunlaştığımı hissetmiştim. İlk defa yaşadığım bir deneyimdi ve bunu yaşamak için ne kadar geç kaldığımı farkettim. Asıl üniversite hayatını yaşayanlar aile yanında olmayanlardır, net.

Üniversite hayatı derken, son yılıma girmiş bulunmaktayım ve hala 'uzatsam ne güzel olurdu' diye düşünüyorum. Ailemin tepki vermeyeceğini bilsem bursumu sonuna kadar kullanırdım ama kazın ayağı öyle olmuyor maalesef. Zaten hazırlık da okuyamadım ve yapacaklarımı bitiremeden mezun olacağım. 90 yaşındaki insanların hayata doyamaması gibi ben de doyamadan mezun oluyorum, bakın bu dramdır.

Ülkemizde yaşanan, anlamsızca bulduğum terör olaylarından da bahsetmemek olmaz. Tam anlamıyla gereksiz yere yiten canlar, sönen yaşamlar oluyor, olmakta. Kimin kiminle, neden savaştığı belli değil. Sorsak eli silah tutanlar da, canlı bomba olarak katliama yol açanlar da bilmezler eminim ancak bir şekilde beyinler yıkanıyor ve sonuçta kayıplarına ağlayan yine bizler oluyoruz. İşin acı kısmı, televizyonda gördüğümüz o 'sayı'lardan birinin bizim ya da sevdiklerimizin ya da masum insanların olmayacağının garantisi de yok maalesef.

Son olarak da, bu sene kaybettiğimiz iki ünlü ismi anmadan geçemeyeceğim. İkisi de son zamanlarda oldu, Leonard Cohen ve bugün kaybettiğimiz George Michael. Tanrı, güzel insanları yanına alıyor ne acı.

6 Aralık 2016 Salı

Telefon Detoksuna Var Mısınız ?

Geçen hafta ders çıkışı telefonum elimden düştü, başta bir şey yok sandım ancak kendisine daha doğrusu ekranına veda etmişiz maalesef. Yaptırmak için iki günlük bir süre beklemem gerekiyordu, peki telefonla yatıp kalkan biri olarak bu 2 günde nasıl yaşadım ?!

Telefonsuz da yaşanıyormuş arkadaşlar, öncelikle onu söyleyeyim. O iki günde sürekli bir şey yapmayı unutmuşum hissi vardı. Salt sosyal medya kullanamama durumundan bahsetmiyorum. Saate bakmak için bile telefonu kullanıyormuşum meğerse. Derste sıkıldığım her anda telefona gidiyormuş elim. Sabah uyanmak için bile onu kullanıyormuşum. Trafikte sıkılmamak için müzik dinlerken de yine yanımda o varmış. Özetle sevgilimden ayrılsam bu kadar buruk hissetmezdim sanırım. Bağımlılık yapıyor  diyorlar ya doğru, tecrübeyle sabit.

Buruk  ve 'iyi de ben şimdi ne yapacağım ?' sorusuyla geçen ilk anlardan sonra buna bir çözüm bulmalıyım, dedim. Öncellikle, laptopla teselli buldum, sosyal medya hesaplarımı kontrol ettim. Bazıları yok maalesef ve bu durum üzmedi değil. Bildirim amaçlı bir tweet attım, sanmıyorum ama ulaşmak isteyip de ulaşamayan olursa diye. Bir süre sonra -alışık olmadığımdan sanırım- laptoptan olan biteni kontrol etmek sıkıcı geldi ve kapattım hemen. Bu sürede sosyal medyadan uzak durma kararı aldım. Gündemden de uzak durmuş oldum ve net bir şekilde söyleyebilirim ki CAHİLLİK MUTLULUK ! Huzura erdim resmen, televizyon da izlemiyorum mis gibi oldu. Tavsiye ediyorum, iki günlük bile olsa sosyal medya detoksuna girin, bir deneyin. Bildirim geliyor diye tüm işlerimi kesik kesik yapıyormuşum, bu zorunlu detoks sayesinde işlerimin daha çabuk bittiğini gördüm. 

Özetle, bağımlılık haline getirdiğimiz maddi şeylerin aslında bir bağımlılık olmadığını farkettim. Hatta onlarsız daha da mutlu olabilme ihtimalimiz var. Bu ihtimali göz önünde bulundurup ara ara bu detoksa gireceğim sanırım. Huzur garantili, deneyin denettirin efendim.