Final haftasına hazırlık sebebiyle nerede sakin bir mekan bulsam, kitaplarımı kucaklayıp deyim yerindeyse kamp kuruyor ve birkaç saat boyunca yerimden kalkmadan çalışıyorum. Bugün de -klasik olacak ama- starbucks'a yolum düştü. Bahsettiğim yer de moda'da. Olayı değerlendirirken aklınızda bulunsun.
Olayımız da şu. İki arkadaş sohbet ediyorlar. Kahramanlarımızın ikisi de gsf mezunu ressamlar. Yaş ortalaması 30 civarı. İçlerinden birinin davası varmış bugün. Eşinden boşanacakmış ancak eşi evden çıkmıyor, ev kimde kalacak, onun davası da var. Başta, hukuk düzeninin bozukluğundan dert yanmalar oldu, normal dedim. Hangimiz şikayetçi değiliz ki, hele her gün yeni bir fiyasko ortaya çıkarken ? Sonrasında, kanı beynime çıkaran konuşmalar başladı.
1) Hakim, adama ne iş yaptığını sormuş. Adam da ressam olduğunu belirtiyor. İşimi 20 dakika anlattım, anlamadılar diyor. E güzel kardeşim, söz konusu senin her gün kaç resim tamamladığın değil, sürekli bir gelirin olup olmadığı. Sana sorulan soruya cevap vermezsen, 20 dakika da anlatırsın, 20 gün de ! Karşıdaki de, hakim bayan mıydı, diye sordu.
Hakimin cinsiyetinden sana ne ? Bayan - kadın ayrımına bile girmeyeceğim zira karşımızdaki insanlar, bunun ayrımına varamayacak kadar cinsiyetçiler. Hakim, erkek olsa kanuna göre iş yapmayacak sanki, sana ne cinsiyetinden, neyin ayrımını yapıyorsun ? Ayrıca, o küçümsediğin, kendini üstün gördüğün kadın, senin o entel entel takılıp geçirdiğin 4 seneyi kütüphanelerde sabahlayarak geçirdi muhtemelen. Rica ediyorum, uzvunuzla değil, beyninizle, o beyninizi dolduracağınız düşüncelerinizle üstün olmaya çalışın. Zira, düşünceleriniz bir et parçasından daha değerli.
2) Davada karar verilirken, kadınlar iki gözyaşı dökünce, kararlar kadınların lehine veriliyormuş. Hukuk sistemimizde, kadınlara pozitif ayrımcılık varmış.
Bu dediğine, ilkokuldaki çocuklar bile inanmaz, ama sen inanıyorsun belli ki argüman bellemişsin kendine.
Ayrıca, tecavüz davalarında takım elbise giydiği için iyi hal indirimi alan hemcinslerini unutma istersen. Ki, iki dava arasındaki ciddiyet ve önem farkına hiç girmiyorum.
Özetle, 5 dakikada cinsiyetçi söylemin dibine vurup gittiler. Üstelik, ben diplerinde oturuyordum nerdeyse ona rağmen. 2016'ya girerken hala bu söylemlerin olması acı, bu söylemde bulunanların kendini sanatçı olarak tanıtan insanların olması daha da acı. Ve belki de en acısı, bu söylemleri yıkamıyor oluşumuz.
Bu yazı kaç kişiye ulaşacak bilmiyorum ama belki biri okur da dikkate alır diye ummak istiyorum. Fazlalığınız olan uzvunuza bu kadar anlam yüklemeyin, egonuzu bu kadar şişirmeyin. Önce sadece insan olduğu için karşınızdakine değer verin ve ondan değer görün. Çünkü, insan olmanın ötesinde hiçbir şey değiliz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder