28 Şubat 2014 Cuma

Hukuk Devletinde Hukuksuzluk

Geçen sene Gezi Direnişi sırasında üniversiteye giriş için sınava hazırlanıyordum.İnsanlar meydanlara döküldüğünde sadece sosyal medyadan takip etmekle kaldım.Yaptığım tek şey evimin yakınlarında Gezi Parkı'na gidecek yardımlar için toplanan insanlara bi kaç yardım malzemesi verebilmek oldu.Tencere tava çalma kısmını saymıyorum tabi ki,onu yapmayanımız kalmadı galiba.

Şimdi nereden geldin gezi konusuna diyecek olanlarınız olabilir cevabını vereyim hemen.Gezi ülkemizde medyanın nasıl susturulduğunu,polisin emir uğruna kendi vatandaşına nasıl düşmanca davranabildiğini anlamamızı ve kör gözlerimizin biraz olsun açılmasını sağladı.Bir nevi uyanış.Evet uyandık ama aramızda hala uyumaya devam eden arkadaşlar var.Adeta küçük bir çocuk gibi bir şeker çikolata konulduğunda önlerine 'evet kötü şeyler oldu ama sonunda elimde çikolatam var' deyip unutabiliyorlar yaşananları.

Çok değil daha Haziran'da yani 8 ay önce daha üniversitede okuyan biri polis tarafından dökülerek öldürüldü.15 yaşında bir çocuk polis kurşunuyla vuruldu ve hala uyanamadı.Bunları yapan polise 'kahraman' muamelesi yaptılar.Destan yazdı dediler.Bunu diyenlerin kendi çocukları da vardı,onlara olsaydı peki? Sırf askerde ki doğuya da gitmezler ya kaza kurşunu olur diye korktuklarından askere göndermeyen adamlar başkalarının çocukları için neden bu kadar endişelenmediler? Onlar da bir anne babanın evlatları değil mi? 

Konumuza dönersek ben bu olaylar olurken hukuk okumak için sınava hazırlanıyordum.10 yaşımdan beri hayalini kurduğum mesleği yapabilmek için çalışıyordum.8 yıl boyunca kendimden en ufak bir şüphe duymadan 'çalışma hayatım boyunca severek yapabilirim' dediğim meslek için.Ve kazandım ama şimdi kendimden değil fakat ülkemden şüphe duyuyorum.Hukukun olmadığı bir ülkede daha doğrusu hukuk önünde eşitliğin olmadığı bir ülkede nasıl hukukçu olurum bilemiyorum.Savcı olursam istediğim şeyi rahatça araştıramayabilirim ya da durdururlar beni 'otur oturduğun yerde bize bulaşma emekli olana kadar rahat edersin' diyebilirler mesela.Hakim olursam kararımı veremeden başka yere tayin edebilirler mesela.Avukat olursam da tayin korkum olmaz belki ama müvekkilimin haklı olduğunu bildiğim halde sırf belli çevrelere aykırı hareket ettiğinden,belki hakîmin taraflı olduğundan kaybedebilirim davamı.

İşin acı kısmı ne biliyor musunuz? Anayasaya ya da kanuna bi kere bile bakmamış merakından bile araştırmamış insanlar ya da diğer ülkelerdeki istifa haberlerinin nedenlerini bilmeyen insanlar için ülkedeki her şey normal olabilir ama az da olsa bi şeylerin farkında olan insanlar için bu yaşananlar çok ağır.Yapılan şeyin yanlış olduğunu,başka bir ülkede bu olaylar yaşansa istifa haberleri geleceğini bilip de elin kolun bağlı oturmak zorunda kalıyorsun.Sokağa çıksan anarşistsin biber gazını yersin,soruşturma açayım desen yerini değiştirirler,bi yazı yazayım desen sansür yeme ihtimalin çok fazla,tartışma programına katılsan 'seçimde gösterir halk tepkisini' der susturmaya çalışırlar.

Ön görümü paylaşayım..Savcıların hakimlerin yeri bu kadar kolay değiştikçe içeri alsanız bile tahliyeler devam eder.Hala kötü körüne 'ben söze değil icraata bakarım'cılar olduğu için de evde zorla tutulan %50 yine oyunu verir.Ses kayıtları da yakında montaj çıkar.Sen sağ ben selamet.

İyi Uykular Türkiye!! 

26 Şubat 2014 Çarşamba

Biraz Siyaset Konuşalım

Gün geçmiyor ki yeni bir siyasi olay patlak vermesin.Şimdi malum ses kaydı çıktı ortaya.İnsanların gözlerinin açılması içim bir fırsat olan bu kaydı sandıkta ne kadar işe yarar bilmem ama ortalığı karıştırdığı kesin.

Dün istanbul Kadıköy'de,Ankara'da ve İzmir'de olaylar çıktı.İnsanların baskı altına alındığında ve kitleler kenetlendiğinde neler olduğunu gördük yeterince Haziran'da.Sanki o olaylar hiç yaşanmamış gibi polis aynı sertlikte devam ediyor biber gazı ve tazyikli suya.Tabi burada şunu da eklemek lazım gezi direnişi daha farklıydı dün Kadıköy'de yaşananlar da gösteriyor ki artık seslerini duyurmak için meydanlara çıkan insanlar arasında vandallar da katılmış.Evet devlete kızgınız ama bankasından ne istediniz? Haklıyken haksız duruma düşmek tam da bu işte.Aklınızda sorular yaratan hükümete tepki göstermek için toplandınız ama böyle hala kör olan gözlere koz verdiniz.Tepkimizi bi şekilde belli edelim kabul ama vandalizm olmamalı.

İşin bir de polis tarafı var tabi ki.Kimse 'onlar da emir kulu ne yapabilirler ki?' demesin.Emir kulu olan insan karşısındaki düşmanmış gibi davranmaz.Önünde insanlar olduğunu göre göre o tazyikli suyu sıkmaz.Sokakta döverek adam öldürmez mesela.Konumuza dönelim insanları serbest bıraksanız olaysız dağılabilirler bence.Ki örnekleri de gördük yakın zamanda.Ama siz 'aldığınız emir doğrultusunda' biber gazına ve tazyikli suya başvurmaya pek meraklısınız.Belki sizin de hoşunuza gidiyor orasını bilemiyoruz tabi.Şahsi düşüncem bunun emrin ötesinde bir nefrete dönüştüğü yönünde.

Sonuç olarak , SESİMİZİ DUYURMAYA EVET VANDALIZME HAYIR !! 

15 Şubat 2014 Cumartesi

Sihirli Değnek

Sihirli bir değneğiniz olsa ne yapmak isterdiniz? O sihirli değnek size bir yetenek kazandıracak olsa ne olmalı derdiniz? 
Kendi cevabımı vermek gerekirse insanların benim hakkındaki düşüncelerini bilmeyi isterdim.Bana yakıştırdıkları sıfatları mesela.Ya da bir yakıştırma yapmaya değer bulup bulmadıklarını.Belki de tanıdığımı sandığım insanlar için bile sokaktaki birinden farksızımdır.Hakkımda hiç düşünmemişlerdir.Bi gün bi yerde gördüklerinde 'bu kızı bi yerde gördüm sanki..doğru ya bizim sınıftaydı' deyip geçerler.Ya da o üç nokta hiç var olmaz ve bi iki saniye içinde unutulur.

Insanın kendisi hakkında olumlu ve olumsuz her türlü düşünceyi saygıyla karşılaması gerekir diye düşünüyorum.Kendini beğenmiş dediklerinde mesela karşındaki için 'önce kendine baksın' demeden 'bunu düşündürecek ne yaptım?' Sorusu sorulmalı.Gerçi şu da var karşısındaki insan hakkında dobra dobra ne düşündüğünü söyleyebilen insan yok gibi bir şey.Yaş aldıkça masumluğunu kaybeden kişi 'belki ilerde bir yardımı dokunur' mantığıyla herkesle arasını iyi tutmaya çalışıyor.Arkasından konuşsa da,yüzüne gülerken bile aklından bambaşka şeyler geçirse de devam ediyor.

Asıl soru neden dürüst olamıyoruz ? Ben hazırım her türlü eleştiriye.Dürüst olun,dobra olun ve gelin deyin içinizde ne varsa.Yoksa da söyleyin 'senin hakkında hiç düşünmedim,benim için sıradan birisin.' Hazır olduğunu düşündüğünüz herkese uygun bir ortamda söyleyin gitsin.Karşıdaki için de sorunu varsa -illa vardır- çözmesinde yardımcı olursunuz.Bi deneyin bence sonunu düşünmeden.

7 Şubat 2014 Cuma

İntenette Sansür

Sansür uygulamasını hepiniz biliyorsunuz.Geçenlerde sansür uygulamasını yasal hale getirecek olan yasa mecliste kabul edildi.Kolay kolay cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen bir yasa olmadığını düşünürsek onaylandı gözüyle bakabiliriz bu yasaya.Peki internette sansürü yasal hale getiren bu yasada neler var? 

Öncelikle 1966 tarihinde yayınlanan bir yönetmeliğe göre sansürün amacına bakalım,bu yönetmelikte sansürün amacını Kamu düzeni ve güvenini bozan, halkı telaş ve heyecana düşürecek nitelik taşıyan haberlerin yayılmasını önlemek olarak belirtmiş.Asıl amacı kamu düzenini sağlamak yani.Şimdi bir soru 'gezi direnişinde yapılan duyurular,'kesin bilgiler' kamuyu bilgilendirme miydi yoksa kamu düzenini bozan nitelikte haberler miydi?'
Başbakanın söylediği o %50 için kamu düzenini bozan hareketler olabilir ancak yurdun geneline yayılmış bir hareket hakkında ulusal kanallar penguen belgeseli yayınlarken yapılacak başka bi şeyin olmadığı kanaatindeyim.Ulusal kanallar gereğini yerine getirebilselerdi sosyal medyaya daha az ihtiyac duyulurdu bu dönemde.

Meclisten geçen yasanın getirdiklerine dönelim.Radikal gazetesinin haberine göre Özel hayatın gizliliğinin ihlaline bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde doğrudan TİB Başkanı’nın emri üzerine erişim engellenecek. Bu acil uygulamada hâkim kararı aranmayacak.Benim bu cümleden anladığım özel hayatın gizliliğinin ihlali zaten kanun tarafından korunuyorken TİB başkanının kendini adeta hakim yerine koyup -hızlı karar vermek adına- engelleme yapabilmesi.Bu durumda düşünülmesi gereken şudur yargı sistemi neden yavaş,neden hukukun koruduğu bir alanı hukuktan bağımsız bir 'yetkilinin' eline bırakıyoruz? Bu durum hukukun alanında hukuksuzluk sorununu ortaya çıkarmaz mı?

Son olarak bakanın fişleme sorusuna yanıtından bahsetmek istiyorum.Yine radikal gazetesinin haberine göre Devletin hiçbir kurumu TİB dahil, trafik bilgilerini saklamayacak. Hiçbir kurum, ve erişim sağlayıcıları birliği, yer sağlayıcıları, içerik ile ilgili hiçbir bilgiyi tutmayacaklar. Sadece ismi, süresi, hangi tarihte olduğu, IP adresi kaydı tutulacak. cevabını vermiş bakan.Konuyla ilgili son sorumu da sorup yazıyı bitiriyorum 'ismi ve IP adresi kaydı tutulacaksa bir nevi fişleme olmaz mı?IP adresinden kişiye ulaşmak o kadar da zor değil hele taraflardan biri devletse.

4 Şubat 2014 Salı

Okula İsyan

Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi isyanını sosyal medyadan duymuşsunuzdur.Fakültenin merkez kampüse olan uzaklığından,kütüphanedeki kitaplarının yetersiz oluşundan,merkez kampüse olan uzaklık yüzünden kulüplere katılmama durumlarından ve çap-yandal yapma imkanlarının olamayışından yakınmaktalar.Durum dedikleri gibiyse sonuna kadar haklılar.Üniversite yönetimi acil olarak konuya el atmalı sorun giderilmelidir.Öğrencilerin adil olmaları bekleniyorsa ve okulun adını da biraz düşünüyorsanız orta yolu bulmakta gecikmek en büyük hata olacaktır.

Şimdi gelelim asıl anlatmak istediğim konuya.Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi güzel bir hareket başlatmış,ne kadar etkili olur bilinmez ancak seslerini duyurmayı başarmış gibiler.Konu üniversitenin eksiklikleri olunca ben de kendi okulumdan bahsetmek istedim.

Notlarımızı öğrenmek için hatta ders seçimi bile yapmadan önce bir anket koyuyorsunuz ya önümüze.Kampüs dünya ölçeğinde bir kampüs mü?Okulunuzu tavsiye eder misiniz?Yine sınava girseniz bu okulu seçer miydiniz?Amfi olanakları yeterli mi?....böyle uzayıp giden bizleri kangren eden bir anket.Cevaplaması okulun eksiklikleri nedeniyle zor değil neyse ki.Hepsinin cevabı HİÇ KATILMIYORUM!!.

Öncelikle söylemek istiyorum ki tercihlerimi yaparken daha önce adını bile duymadığım bu okulu rehber hocamın ısrarı nedeniyle yazdım bi de puanımın yetebileceği en büyük ihtimalli yer diye.Burslu okuyor olmasam ortalamam da hazır yetiyorken değiştirmeyi bi an bile düşünmezdim ancak gidemiyorum hiçbir yere.Neyse şimdi eksikliklere başlayalım liste uzun mümkün olduğunda kısaltacağım.

Solak Öğrencilere Uygun Sıra Yok
Hazırlık sınavı atlama sınavına girdiğim gün farkettim bu büyük eksikliği.Solak öğrenciler düşünülmemiş.Tam 2 ya da 2,5 hatırlamıyorum saat boyunca iki büklüm bir şekilde sınavı yapmaya çalıştım.Sınavdan çıkarken bel ağrısından bi 5 dakika yürüyemedim düşünün artık.

Hukuk Fakültesinin Amfisi Yok
Haftada sadece iki defa dersimizin olduğu sınıflara amfi deniliyor ancak onlara amfiyse devlet okullarında olana ne demek lazım bilemiyorum.
Amfinin olmayışı Güzel Sanatlar Fakültesi'nde adeta bir sığıntı gibi ders görmemize yol açıyor.Güzel Sanatlar Fakültesi'ni yermek değil amacım ancak Hukuk Fakültesi'yiz biz iki senelik bölümlerinize benzemez.Amfi istiyoruz hakkımız olanı yani.
Ayrıca Tıp Fakültesi için kıskaca bina yapılırken Hukuk Fakültesi'nin İİBF ile birlikte olması saçmalığına da değinmeden geçemeyiz.

Sosyal Etkinlikler Yok Denecek Kadar Az
Sosyal etkinlik olayının sadece kulüpler vasıtasıyla olacağını sanan bir yönetim görüyoruz.Ancak o iş sadece öğrencilere bırakılmaz.
TV'de veya sosyal medyada tanınan ve dalında uzman olan insanların konuşmacı olarak getirilmesi gerekiyor mesela.Hukuk Fakültesi'ne hukuk profesörleri getirip panel yapmaktan bahsetmiyorum.Sosyal alanda göz önünde olan tüm öğrencilerin dikkatini çekecek ve katılımlarını sağlayacak etkinlikler yapılmalı.Öğrencilerin bağlantıları sınırlı olabilir bunun için bir birim oluşursa daha sağlıklı olacaktır.

Şimdi ben bunları yazdım ama bi sonucu olmayacağını da adım gibi biliyorum.Biz Okanlılardan bi cacık olmaz.

1 Şubat 2014 Cumartesi

Çocuk Gelin

Son yazılarım kitap eleştirileriyle doldu ancak yazıyı yazan ne yaşıyorsa onu yazar değil mi? Evet yazıya başladıysak asıl konuya gelelim bakalım.

Şu aralar Hakan Günday'ın Az adlı kitabını okuyorum.Derdâ adlı bir karakter var ilk bölümünde.Derdâ 11 yaşında okula giden bir kız iken annesinin zoruyla evlendiriliyor.Son zamanlarda sırf bu olaylar yüzünden gencecik insanlar hayatlarına son verirken ve verilirken konuyla ilgili bir kitap okumak istedim.

Özellikle Doğu illerimizde olan bu çocuk gelinler ülkemizin acıyan bir yarası maalesef.İlkokulu bitiren kızların -o da zorunlu eğitim olduğu için- babaları tarafından başlık parası adı altında resmen satılması 21.yy'a yakışan bir durum mu sizce? Çocuğundan faydalanmayı hangi anne baba yakıştırabilir kendine onun hayatını mahvederek? Erkek çocuk tarlayı sürsün,şânımızı soyumuzu devam ettirsin,kız çocuk da bi işe yaramaz kocaya verelim gitsin.Akla mantığa sığmayan bir düşünce.

Ülkemizdeki medenî kanuna göre bir kişi en erken o da 'pek önemli bir sebep' olması halinde 16 yaşında evlenebilir.Derste hocamızın da söylediği gibi kızlarını çocuk yaşta evlendirenler hukukçulardan daha iyi biliyorlar bu maddeyi.Dolayısıyla öncesinden imam nikahıyla evlendirilen çocuklar 16 yaşlarına geldiğinde o pek önemli sebebi gerçekleştirmiş oluyorlar.Böylece resmi olarak da evlenmelerine bir mani kalmıyor.

Bu duruma ne yazık ki yıllardır engel olamadık.Kız çocuklarını bilinçlendiremedik,annelerin kızlarını korumak için eşlerine karşı çıkmalarını sağlayamadık ve babaları da bu ilkel düşünce yapısından uzaklaştıramadık.Bu cümleleri yazmak o çocukları düşünükçe ağır geliyor.

Eğer doğuda olsaydım şimdi kucağımda iki çocuk dolaşırdım herhalde.Doğulu bir aileden geliyorum ama ailemin o ilkel düşünceden uzak olması bakımından çok şanslıyım.Keşke diyorum o çocuklar da bunu yaşamak zorunda olmasalar.İsyan edebilseler ve bi işe yarasa.

Şimdilik elimizden gelen sadece güzel günleri dilemek.Belki bir gün gelir ve bu ilkellikten kurtuluruz.