Uzun uzun zaman sonra kürkçü dükkanıma yani buraya dönüyorum, niyetim bu sefer temelli dönüş ama bakalım nereye kadar gidecek :) Evet, bu yazının konusu YouTube batağı ! Peki, YouTube Batağı nedir, nasıl ve neden bu batağa düşülür, tüm bu soruları naçizane üslubumla anlatmaya çalışacağım, hazırsanız başlıyoruz.
Önceki yazımda belirttiğim üzere, geçen sene Temmuz ayında, 1 yıl sürecek olan avukatlık yasal stajımı başlattım, bu süre zarfında stajımı bitirdim ve ne yazık ki an itibariyle evrak işlerinin uzun sürmesi neticesinde hala avukat olabilmiş değilim. Cümle güzel başladı diye mutlu son geliyor sandınız değil mi ? Acı gerçekler vol.7356917: hayatta çoğu şey öngördüğünüz gibi gerçekleşmez.
Belki bu formalitelere ve gereksiz uzunluklarına başka bir yazıda değinebiliriz ancak şimdilik; uzaya çıkmış bir astronot gibi boşlukta süzülmekte olduğum gerçeğine odaklanalım. Boşlukta olan herkes gibi benim de bir şeylere sarmam gerekti ve ben de yazının başlığından anlayacağınız üzere YouTube'a sardım ama ne sarma. Şöyle ki; hayatımda doğru düzgün makyaj yapmayan ben, güne makyaj ve kozmetik alışverişi videolarıyla başlıyor ve işime yaramayacak konulara ilişkin videolarla günümü bitiriyorum. Arada güzel içeriklere de denk geliyorum tabii, tüm YouTuberları zan altında bırakmayalım şimdi.
Bu şekilde geçen bir iki günün sonunda kendimi sorgulamaya başladım, niye böyle oluyor diye. Tamam, akıllı telefonlar elimiz ayağımız ve sosyal medya da ayaklı gazetemiz, en hızlı iletişim kaynağımız ama bu kadarı biraz fazla gelmeye başladı. Zira tüm günümü bu videolarla geçirmek yerine, pekala kitap okuyabilir, bir türlü yazmaya başlayamadığım makalem için kaynak araştırması yapabilirim; ancak olmuyor. Buradan anneme seslenmek istiyorum, anne ben YouTubekolik oldum.
Şaka bir yana kendimi bir süre sorguladıktan sonra (yani bir iki dakika) şu cevabı buldum; bu videoları izlerken çoğunlukla yalnız oluyorum ve -konu ilgimi çeksin çekmesin- görüntü akıp giderken o an için yalnız olduğum ve aktif olarak bir şey yapmadığım hissini ortadan kaldırıyor. Ve bu sanal dünya -sosyal medya, adına ne derseniz- garip bir şekilde iyi hissettiriyor. Zira benim yerime içerik üretip önüme sunan sonsuz bir döngüye sahip bir yapı bu. İşte YouTube, tam da bu sonsuz döngüsü ve insanın (burada kastettiğim salt izleyici kitle) üretkenliğini tüketen yapısı nedeniyle "batak" niteliği taşıyor kanaatimce.
Şimdi bana pekala diyebilirsiniz ki; peki ne yapalım, ne istiyorsun bizden ? Muhtemel cevabım şu; YouTube veya diğer sosyal mecralar bizim canımız cananımız, tabii ki kullanmaya devam edelim ama belki biraz daha kontrollü, salt tüketim amacı gözetmeksizin ve en önemlisi üretkenliğimizi yitirmeden. Aksi halde, Dan Brown'ın Başlangıç kitabında bahsettiği Edmond Kirsch isimli fütüristin "yakın gelecekte teknolojinin insan türünü yutmasına dair öngörüsünün gerçekleşmesi hem de oldukça yakın bir zamanda gerçekleşmesi yani işten bile değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder