7 Ocak 2014 Salı

Final haftası isyanı

Hepimizin öğrencilik hayatında bi kere bile olsa dile getirdiği bi soru vardır 'okulu bitirince ne işime yarayacak bunlar ya!'.Bu lafı sınavlara hazırlanırken daha çok kullanırsınız çünkü öğrendiğimiz bazı şeyler gerçekten de günlük hayatta kullanmayacağımız hatta o mesleği yapmasak aklımıza bile gelmeyecek şeylerdir.Ben bu soruyu her sorduğumda sınavı geçecek kadar bil yeter zaten üniversitede böyle bir sıkıntın olmayacak demişlerdi.Büyüklerimizin söyledi 'üniversiteye kapağı at rahatsın' söyleminin yalan olduğu gibi bu da yalanmış bir kez daha anladım bugün bunu.Sebebi ilk sınıf dersi olan Türk dili ve tarih dersleri.Bu derslerin vizeleri bi şekilde geçer ancak finalleri geçmez geçirir.Ciddiye alınmak adına gereksiz ödevler veren bu dersin hocaları yetmezmiş gibi finalleri de zor yaparlar.Amaçları 'nasıl olsa geçerim ya' diyen öğrenciyi şaşırtmak hatta 'dersi ciddiye almayan geçemez işte böyle' demektir.
Şu an bu yazıyı yazıyorum çünkü tarih finalinden çıktım.Şimdi soruyorum size saltanatın kaldırılması yasasının hangi tarihten itibaren geçerli olduğu benim ne işime yarayacak?İstanbul'un işgali sırasında Atatürk'e telgrafla işgali bildiren kişinin adını kaç tarih öğretmeni bilir?Bunlar en basitinden iki örnek.Zaten uzaktan eğitim yapıyorsun konuyu anlattığın yok bi de üstüne üstlük -burada ağzımı bozmak zorundayım- anasının nikahı sorular..Soruları artık ne kadar kasmışsa 2009 girişli adam hala tarih finaline girmek zorunda kalıyor.Ortalamayı düşürmek,öğrenciyi gereksiz strese sokmaktan başka bir amaç göremiyorum ben burda.Lütfen ciddiye alınmak için kendi bölümünüzden olmayan hatta hayatında bu bilgileri hiç kullanmayacak insanları bu kadar zorlamayın.Azıcık saygı duyuyorsak onu da yok ediyorsunuz,yapmayın!!

5 Ocak 2014 Pazar

Garfield Olarak Uyanmak

Alarm çalar,gözlerini açarsın o gün için yapman gerekenleri hatırlarsın ve söve söve kalkarsın ama ya o yapılacak işler ertelenebilecek işlerse o zaman ne yaparsın?Aslında sorumluluk sahibi olan insan bugünün işini yarına bırakmaz ama sanırım ben o sorumluluk sahibi insanlardan değilim.Bu sabah tam anlamıyla bir Garfield gibi uyandım ve yataktan kalkamadım hatta hala kalkmış değilim siz düşünün yani.Peki asıl soruya gelelim gözlerini açmış hatta belki artık uyuyamayan bi insan neden yataktan kalkamaz?To be or not to be diye bir laf var ya işte kalkmak ya da kalkmamak işte bütün mesele bu arkadaşlar.Şimdi uykun kaçmış olabilir ama kalkarsan o güzelim uykuya dönme ihtimalini azaltıyorsun,sıfırlıyorsun adeta.O yüzden kalkamıyoruz çünkü bi fırsatı bulsak uykuya döneceğiz ama bi yandan da yapsak iyi olacak işler var önümüzde.En güzeli kalkmamak,eğer uyursak işleri kim yapacak,uyumazsak da uykumuzu tam anlamıyla alamamış olacağız.Yatakta pineklemek ikisi arasında ideal bi durum.Ne uykulu ne de uykusuz.Sizi bilmem ama karnım açlıktan zil çalana kadar belki akşama kadar bu halde kalabilirim ben.Uyandım mı uyandım gerisi o kadar da önemli değil.
Uyku hassas bi konu,o yastığa başını koyduğun an o yumuşaklığı hissedip hemen rüya alemlerine dalabilmeli insan.Ve uyumanın sınırı olmamalı,hatta ceza kanuna gereksiz uykudan uyandıranlar için bi madde eklenmeli kesinlikle.Hazır seçim öncesi böyle bi teklifle gelen partiye de oyumu vereceğimi belirtir hepinize iyi sabahlar dilerim!!

Düğün Dernek

Haftasonu etkinliği olarak özellikle bu soğuk havalarda kapalı alanlara kaçıyoruz.Alışveriş merkezleri tıklım tıklım kimi alışveriş yapıyor,kimi karnını doyurmakla meşgul kimileri ise benim bugün yaptığım gibi sinemaya gidiyor.Evet 'düğün dernek'i izledin mi?bak şöyle bi sahnesi vardı bla bla' diyenlere artık dayanamadım ve gideyim dedim bakalım ne varmış bu filmde.İlk yarı insanlar bu kadar abartacak ne bulmuş dedim çünkü bi iki sahne dışında hiç güldürmedi hatta kötü denilebilir.Ama ikinci yarı özellikle düğünün başlamasıyla birlikte kahkahalara boğuldu tüm salon.Şimdi filmi en ince ayrıntısına kadar anlatmayacağım tabi ki ama tavsiyem izleyin hem arkadaşlarınız bahsederken eksik kalmamak hem iki saat de olsa kafanızı boşaltmak için ideal.Ayrıca filmde Işler Güçler ekibinin o altyazılı sesçi onur ve Sadi hariç tamamı vardı sanırım.Son zamanlarda her komedinin altından çıkan BKM ekibini de yoksaymamak lazım tabi.Son zamanlarda televizyonda ve sinemada sıkça gördüğümüz bi logo 

Ha bi de unutmadan -fikrime katılmayacaksınız ve bu da amma saçmaladı ha diyeceğiniz bi şey belki ama-rica ediyorum patlamış mısır yemeyin nolur.Gidenler bilir film festivallerinde elinde patlamış mısır olan bir kişi bile göremezsiniz evet gittiğiniz komedi filmi ve festival filmi değil ancak o patlamış mısır o kadar çok ses çıkartıyor ki insan ne izlediğini anlamıyor.O yüzden patlamış mısır almıyoruz sinemada o keyfi evinizde yaşayın,toplum içinde insanları rahatsız etmeyelim.

4 Ocak 2014 Cumartesi

İtiraf

Bugün sabah uyandığımda,sabah dediysem öğlen oluyor,her zaman olduğu gibi sosyal hesaplarıma baktım.Facebooktan bi arkadaş matematik sorusu sormuş.Geçen seneden alışkanlık olmuş hemen çözdüm cevabını yolladım tabi 'cevap şu mu acaba?' tarzıyla.Yanlışsa mal gibi kalmak var ortada.Bugüne kadar bana kim soru sorduysa cevap verirken hep o tarzı benimsedim karşımdaki de benim kadar biliyor sonuçta kesin şudur dememek lazım.Verdiğim cevap doğruymuş allahtan sıkıntı olmadı.Cevabı verdim tam böyle sıradan günüme devam edeceğim aklıma geçen sene sınava hazırlanırken ki anılarım geldi.Bir hukuk öğrencisi olarak bu sene hiç sayılarla işim olmadı evet yine matematiksel bir mantık söz konusu ama sayılarla uğraşmak farklı bir şey.Geçen sene arkadaşımla telefonda konuşurken bile geometri çözen ben bu sene hiç uğraşmıyorum çok garipsedim durumu.Şu güne kadar aklıma gelmemişti aklıma ama bugün karşılaşınca garip geldi.O kadar alışmışız ki yokluğu hissediliyor yani.İşin garip kısmı lys matematik sınavına girerken 'matematiği zirvede bırakıyorum daha da yüzünü şeytan görsün' diyordum.Sanırım özledim matematik çözmeyi,çözemediğim sorularla hocaya sormak yerine saatlerce uğraşmayı özlemişim.
Bu sene sınava gireceklere sözüm zamanı iyi geçirin bol bol matematik çözün sayısal bir bölümde okumayacaksanız,lanet edeceksiniz ama bu günleri sonradan özlersiniz.

3 Ocak 2014 Cuma

Veda

Şu üniversiteye başladığım ilk gün öğrenci sandığım sonrasında ilk derste dersime girecek hoca olduğunu öğrendiğim hocama bugün veda ettim.Son dersimizde veda eder gibiydi,geleceğe dair umut da vardı sözlerinde ama veda etti bizlere.Uzun zaman sonra bu kadar bağlandığım,gerçekten idolüm olarak gördüğüm biri olmamıştı hayatımda.Kendisi aynı zamanda danışmanımdı ve hiç bi şey bilmediğim bi sistemde yol gösterdi bana.Her zaman o tatlı gülümsemesi,derslerde verdiği akılda kalıcı örnekleri ve sözünün eri olması onu baş tacı yapan özelliklerden birkaçı sadece.Bir hoca düşünün soracağım dediği her şeyi sormuş hatta gitmeden önce tabiri caizse kıyak geçip son sınavını kolay yapmış.İstifa haberini ilk öğrendiğimde gerçekten çok üzülmüştüm ama eminim gittiği yerde de onu çok seven ve sayan öğrencileri olacak.Yine en akılda kalan örnekleri verip,konunun anlaşılmasını hatta her mevcut olayda uygulanabilecek kadar akılda kalmasını sağlayacak.Farazi bir olay yaratırken ön sıradaki öğrencilerin adlarını kullanıp,arka sırada konuşanları susmaları için uyaracak.Öğrencilerden biri seviyesiz bir yorum yaptığında o kıvrak avukat zekasıyla gereken cevabı verecek.Tüm öğrencileri onun bu okuldan gidecek olmasına üzgün ve onun gibi bir hocayı unutmayacağız elbette.3,5 Ay da olsa bizde emeği büyük medenî dersinin temelini,bir dersin nasıl zevkli hale geleceğini ondan öğrendik sonuçta.
Seni çok seviyoruz Gülşah Hocam!
Bizi sakın unutma..

2 Ocak 2014 Perşembe

Final haftası geldi 😮

Gelmesini istemediğimiz o an geldi çattı : hoşgeldin final haftası! Keşke gelmeseydin final haftası.Ardından tatil olmasa kimse sevmez seni biliyorsun değil mi? Evet arkadaşlar final haftası geldi çattı.Ben bu yazıyı yazarken bazılarınız finalde ter döküyor hatta biliyorum.Bazılarınız da benim gibi çalışması gerektiğini bildiği halde çalışmamam için direniyor.Diren Üniversite Gençliği!Bu finallerde önceki gibi gelip geçirecek ve acımayacak emin ol.Bunun daha büt'ü var olmadı bi daha alırız dert mi sanki?Kendimizi üzmeye gerek yok üniversiteyi 4 senede bitirene madalya vermiyorlar sonuçta.Üniversite kantininde yaşlan demiyorum ama 4 senede bitirmek de şart değil.

Gelelim final haftasına hepimizin aklında milletten topladığımız notlara şöyle bi baksak anlarız düşüncesi var.O öyle olmuyor onu bilelim önce bazen kendi notunuza bile bakıyorsunuz ve anlamıyorsunuz.O son dakika arkadaşlarla konuşma kısmı var bi de.Arkadaşınız size bilmediği bi şey soracaksa koşarak uzaklaşın derim,zaten dün gece ne çalıştığımı bilmiyorum kafamı karıştırma.Al eline notlarını bi köşede çalış.Başkasıyla çalışmak karşındaki iyi derecede biliyorsa faydalıdır yoksa aklını karıştırmaktan öteye gitmiyor.Bi de sınav sonrası sendromu var 'şu soruyu ne yaptıncılar' hemen toplanırlar etrafına.Çok emin olduğun sorudan şüphelenmeye başlarsın.Hele o sınavdan sonra başka sınavların da varsa moralin alt üst olur en iyi bildiğini yapamadın diye diğer sınavları da yakarsın demedi deme.O yüzden sınava tek giriyoruz ve sınav çıkışı arkadaşlarımızla sınav hakkında konuşmuyoruz en temizi bu.
Haydi bakalım herkese finallerinde başarılar!!



1 Ocak 2014 Çarşamba

Neden blog yazıyoruz?

Neden blog yazıyoruz?Günlük yazsak yerini tutmaz mıydı?
Sosyal medyanın hayatımıza ufak ufak girmeye başladığı zamanlarda insanlar dertlerini düşüncelerini başkalarıyla paylaşma ihtiyacı hissetti ve bloglar açılmaya başlandı.Sonra insanlar baktı ki blogger olmak bi noktada ülkenin hatta belki dünyanın bir diğer ucundaki insanın senin klavyenden çıkanı okuması demek.Malum insan sosyal bir canlı ve ne kadar sosyalleşirse o kadar mutlu oluyor.Bu durum işlerine geldi tabi insanlar yazdı da yazdı.Tabi şimdi popüler olan bloggerlar bu dünyayı daha baştan tanıyanlar.
Asıl soruya gelirsek neden blog yazıyoruz?Çünkü sesimizi duyurmak istiyoruz,başkalarıyla paylaşmak istiyoruz derdimizi.Belki bizim gibi düşünen çevremiz dışında başkaları da vardır,bunu merak ediyoruz.Ve tabi ki yazmayı seviyoruz.Yazmak bu dünyadaki en güzel hobilerden biri bence.Kalemin sınırı yok istediğin kadar yaz.Bu tutkuyu tatmin etmek için köşe yazarı olmaya gerek yok artık bir blog aç,karşında birileri varmışcasına içinden geldiği gibi yaz.Kimse bilmese bile sen kendini biliyorsun önemli olan da bu değil mi zaten?