15 Mayıs 2014 Perşembe

Soma...

Son 3 günde öyle acı bir olay yaşadık ki hepinizin bildiği insan söze nasıl başlayacağını ne yazacağını bilemiyor.Bu yazıyı yazarken amaç güncel bir konu yazayım da bol entryli bir yazı olsun değil tabi ki.Sadece ben de bir kaç cümle sarfetmek istedim hepsi bu.Haberleri izlerken boğazımda düğümlenen kelimelerin yazıya geçirilmesi işlemi de diyebiliriz.

Ilk olarak gezi sürecinde olduğu gibi soma'da maden ocağı patladığında sosyal medyadan duydum yine.Ve twitterda ne kadar duyarlı insanları takip ettiğimi farkettim bir kez daha.Kimse 140 karaktere sığamıyor ard arda tweetler atıyordu.Fotoğrafların ve sayıların gelmesiyle birlikte durumun vehameti biraz daha elle tutulur oldu ve işin ciddiyetini kavramaya başladım.Hükümetin yaptığı açıklamalar ve son olarak başbakanın verdiği örneklerle az da olsa içinde insanlık namına bir şeyler bulunan herkesin çıldırdırdığını tahmin ediyorum.bu kadarı da olmaz,bir insan daha ne kadar insafsız,insanlıktan çıkmış olabilir derken her seferinde bizi şaşırtan bir topluluk var karşımızda.Sen her şeyden önce bir baba olarak çoğu oğlun yaşında hatta daha küçük insanların ölümüne nasıl bu kadar duyarsız kalabilirsin ? Senin oğlunun adı alt tarafı bir soruşturmada geçti diye olay çıkarırken şimdi mi sessiz kalıyorsun ? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı ? Başbakan olmasını geçtim bir baba hatta bir insan olarak insanlığını kaybetmeyi nasıl başardın ? 

Seçim boyunca bir Rabia'dır tutturdu,kendi vatandaşına acımayan insanın sırf din kardeşi olarak gördüğü birini her konuşmasına konu etmesi ne kadar samimi ? Şimdi sormak istiyorum,dinle çok ilgili olmayan biri olmama rağmen zorunlu olarak okuttuğunuz 'hanefilik' dersinde -din kültürü ve ahlak bilgisi olsa diğer dinler de öğretilirdi ancak sadece hanefi mezhebinin öğretileri var- öğrendiğim kadarıyla tevekkül diye bir kavram var -özetle her türlü önlemi alıp sonra Allah'a bırakma hali - şimdi bu kavramın ışığında bir maden ocağı kazasında uzmanlar iş güvenliği olması gerektiği gibi sağlanamadı diyorsa 'kader' deyip geçmek dine uygun mudur ? Başbakanım ve onun sevgili bakanları fazlasıyla dindar olduklarından soruma cevap verebilirler sanıyorum.Belki de kendi vatandaşlarından korkan bir hükümet olarak bir markete saklanırsınız kim bilir ?

Soma'da ölen 282 can,eğer ölümden sonra hayat gerçekten varsa ve dedikleri gibi bizi yukarıdan görebiliyorsanız bu sözüm sizlere.Bizim sizin ölümünüze sebep olan yangının haberlerini izleyemeye bile yüreğimiz dayanmıyor.İçimiz acıyor.Her sabah televizyona bakarken ölenlerin sayısının artmış olma ihtimalini düşünerek korka korka açıyoruz televizyonu.Hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ediyor gibi görünsek de 3 gündür aklımızdan hiç çıkmadınız ve çıkmayacaksınız !!

9 Mayıs 2014 Cuma

Sene Sonuna Gelirken

Yoğun geçen bir sınav senesinin ardından istediğim üniversite olmasa da yıllardır hayalini kurduğum bölümü kazandığım için mutluyum.Sonuçlar açıklandıktan sonra her yeni üniversiteli olan kişiler gibi ben de hayallere daldım.Ayağı yere sağlam basan hayaller de vardı olsa güzel olur deyip şu ana kadar gerçekleşmemiş hayallerim de.Neyse hayalleri bi yana bırakıp gerçeğe dönelim.

Üniversitedeki ilk senemin eleştirisini bi sonraki yazımda uzun uzun anlatmayı planlıyorum o yüzden çok detaya girmeyeceğim.Özetle hayallerin hedef,hedeflerin hayal olduğu bir seneydi.Zaman zaman önyargılarımın da yıkılmaya başladığını belirtmeliyim tabi.Farklı düşünceden insanlarla bir arada olmaktan tutun,yeni hocalar için profesyonel düşünüp giden hocayı sahiplendiğin gibi sahiplenmeye kadar daha önceden tahammül edemem dediğim şeyler oldu hayatımda.İnsanın kendini geliştirmesi bir noktada da bu demek sanırım.Tabuları yıkıp biraz daha esnek davranmak hayata karşı.Dört senenin sonunda daha neler olur bilemiyorum ama ilk senede bile çok şey öğrendiğim kesin gerek dersler gerek olgunlaşma açısından.

İşte şimdi başlarken uzun gelen ama nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlamadığım bir senenin ardından finallere çalışma zamanı geldi.Bazı dersler için 'vize dahil değilmiş' diye sevinip bazı dersler için de 'vize dahil olmasa iyiydi' diye üzüldüğüm anlara geldi sıra.Vize notlarım iyiydi finallere daha iyi çalışayım derken notları ne ara çıkaracağım derdine düşmenin zamanı şimdi.

Böyle yazdım diye moralimiz bozulmamalı tabi.İçimizdeki gezme isteğini az biraz bastırırsak ve sağlam notlara erişebilirsek yapamayacağımız şey yok.Zaten 50 verseler yeter de artar fazlasında gözümüz yok.

Finallere çalışan,çalışıcam bi ara aklımda diyen ya da bütte veririz olmadı mutluluklar dileriz diyen tüm üniversitelilere selam olsun,kolay gelsin hepinize ! 

8 Mayıs 2014 Perşembe

Blogda Değişiklik

Blog açmaya bi anda karar verince isim konusunda acele etmek zorunda kalmıştım.Hemen bi şeyler bulmalıydım,biraz ilgi çekici olmalıydı,yazacağım şeylerle az biraz bağlantılı olmalıydı.Tabi tek bi alanda yazmayınca konuyla bağlantı kısmı konusunda sorun yaşanıyor.Çekici olma konusuna gelirsek iddialı bi blog yazarı olmadığımdan bu da çok önemli değildi aslında.O yüzden bi anda karar verdiğim 'son ütücü' fikri cazip göründü ve neden olmasın dedim.

Bize o an için cazip görünen şeyler belli bir zaman geçince o kadar da cazip gelmeyebiliyor.Sonuç olarak ben de en başından beri aklıma yeni bi şey gelse de şu blogun ismini değiştirsem diyordum.Sonunda yeni güne adım attığımız şu saatlerde artık zamanının geldiğine karar verdim.

Aklıma gelen güzel bulduğum birkaç isim olmadı tabi daha önceden başkalarının aklına gelip kullanıldığı için.Neyse dedim pes etmedim ama yine tıkandım bi yerde.Şimdi yeni bir isme karar verdim : voice of collegian.Şu an farkında olmadan üniversitede 1.yılını bitiren biri olarak ve tabi çevresindeki olaylara az biraz duyarlı biri olarak bu blog isminin öncekine göre daha uygun olduğunu düşünüyorum.Bu sefer de tam olarak içime sinmedi ama ne demişler 'değişmeyen tek şey değişimdir'.Değişiklik iyidir ve belki bloga da bana da iyi gelir.

Yazılarımı sabredip okuyan küçük ama sevimli kitleme teşekkür ediyor,saygılarımı sunuyorum.

17 Nisan 2014 Perşembe

Huzura Kavuşmak İstiyorsanız..

En huzur bulduğunuz yer neresi ? Sizi bilmiyorum ama kendi cevabımı vereyim hemen 'kitapçılar' ! Yaz kış demeden hatta sınav senesinde bile saatlerimi geçirdiğim yerler buralar.Bi yerde birini bekliyorsam etrafıma bakarım kitapçı var mı diye ? Varsa başka yere gitmeden doğrudan oraya giderim.Sonra bakarım ki beklediğim kişi aramış duymamışım bile.

Yukarıda söylediklerim size garip gelebilir biraz.Ancak kitap okumayı seviyorsanız,bazı kitapları okumadan o kitap hakkında az da olsa bilgi sahibi olmak istiyorsanız ve hatta sınava hazırlanan bir eşit ağırlık öğrencisiyseniz sizin için ideal.Tabi burada not düşmek gerekiyor o da şu gideceğiniz kitapçı içinde mümkün olduğu ölçede çok kitap barındıran ve sürekli kendini yenileyen bir yer olmalı.Aksi takdirde kısa aralıklarla giderseniz bir fark göremez ve tatmin olamazsınız.

Kitaplardan söz etmişken neden sahaflara değinmediğimi soracak olursanız sebebi açık sahaflar içinde daha çok eski kitapları ya da birtakım dergi vs. koleksiyonları bulunan yerler.Elbette son çıkan kitapların bulunduğu sahaflar da var ancak o küçük dükkanların içinde ben pek huzur bulamıyorum.Az bir çoğunluk ilgi gösteriyor aslında ama üç kişi girdiğinde o tarz dükkanlara sığma ihtimali olamıyor bazen.

Yazının mesajına gelirsek,kitapçılara gidin orada çalan müzikleri dinleyin ve huzura kavuşun.Tavsiye olarak da Beşiktaş'ta kabalcı,Kadıköy'de de akmarın sokağındaki nezih'i önerebilirim.Kadıköydeki kabalcı küçük olduğu için sizi pek tatmin etmeyecektir diye tahmin ediyorum.Zira beni tatmin etmedi.son olarak diyorum ki canınız mı sıkıldı,daraldınız mı kitapçılara gidin kısa süreli de olsa güzel bir dünyaya yelken açacaksınız :))

12 Nisan 2014 Cumartesi

Cevapsız Sorular

Bir ülke düşünün başbakanı ülkedeki en yetkili mahkemenin kararına saygı duymadığını söylüyor.Adalet Bakanı adeta aba altından sopa gösterircesine verilen kararların o mahkemeye zarar vereceğini söylüyor.Ve yine hukuktaki en üst normun yani anayasamıza aykırı olan bölümleri olduğunu farketmeyen ya da farkedip bi şekilde yuttururuz 'milli irade'mize diye düşünen bir hükümet ve bi kararı onaylayan bir cumhurbaşkanı düşünün.Bu saydıklarımı başka bi ülkede anlatsanız size gülerler hatta bi daha ciddiye alınmayacak duruma düşersiniz.Belki bir kaç sene öncesine kadar bize sorsalar 'bu kadarı da olmaz' derdik ama son günlerde görüyoruz ki bu kadarı da olurmuş hatta her geçen gün daha fazlasının olma ihtimali de varmış.

Siyasetten konuşmaktan gercekten ülkece çok sıkıldık bence ama o kadar hareketli bir gündemimiz var ki siyaset her dakikamızın içinde.Şu son Twitter yasaklanıyor,yasaklandı,Youtube yasaklandı vs. derken anayasa mahkemesinin kararlarıyla birlikte yine ülkece gerildik,patlamaya hazır bomba gibiyiz.

Önce twitter'ın kökünü kazıyacağız dedi başbakan seçim öncesi 'yok artık,olmaz öyle şey' dedik hatta twitter kuşunun başını bağladık dalgasını geçtik ama anladık başbakan ciddiymiş,Twitter kapandı.Hemen dns ayarları değiştirildi Google dedik en güvenilir onu dns sağlayıcısı olarak kullanalım,sonra baktık o da engellendi.Bu sefer amerikasıydı,ingilteresiydi yok vpniydi her bir şeyi öğrendi bu halk.Kendi onayladığı yasa tasarısıyla yasaklanan Twitter'a giren bu yasağın koyulmasına zemin hazırlayan nurtopu gibi bir cumhurbaşkanımız bile oldu.Paralel yapının işleri olduğu söylenen ancak bu iddialardan -ses kayıtlarından söz ediyorum- aklanmak için seçimi bekleyen bir başbakanımız vardı.Çoğu insan dedi ki 'bi testle anlaşılır TÜBİTAK var sonuçta zan altında kalmaya değmez bu kadar' ama bilemedik tabi bu ses kayıtlarının algı yönetimi aracı olacağını.Gerçi ülkenin çoğunlukla dini öğeleri kullanarak gelen bir iktidarın aynı mahsun bakışla sandıktan yeniden zaferle çıkacağını anlayamadık.İnsanlar artık nasıl bir etki altındalarsa bir anne çocuğunu korur ya dışardan ne derlerse desin çocuğunun kabahatini görmez korur onu,aynı o şekilde halkımızın çoğunluğu korudu iktidarını.Paralel yapı diye bir şey var devletimizi ona yedirmeyiz dediler oy verdiler.Tabi burada algı yönetimini başarıyla gerçekleştirdi iktidar onu da belirtmek lazım saygı duyulacak bir durum.Seçim oldu her zamanki gibi elektrikler kesildi -tabi suç kedilerde trafoya girmişler - yakılan oy pusulaları ortaya çıktı ve yine en azından benim için temiz bir seçim olmadı.Bu yüzden de kimse sandıkta aklanmadı gözümde.Oylarının peşinde koşan insanlar,yasaklı olan twitterda paylaşılan sandık numaraları tutanakları ezberledik derken itirazlar olsa belli oldu sonuçlar henüz resmi olmasa da.İktidarın her itirazını kabul eden muhalefete üvey evlat muamelesi yapan bir ysk olduktan sonra bir beklentimiz kalmadı zaten.neyse sonlara gelelim artık iktidarın getirdiği bireysel başvuru yolu iktidara karşı kullanılınca ipler gerildi.Akp'nin kapatılmasına oyçokluğu ile karar veren Aym çok yaşa,Twitter kararının iptaline karar veren hsyk ve tib düzenlemesinin kısmi iptal karar veren Aym tü kaka oldu.

Şimdi sormak istiyorum anayasa mahkemesi neden birden kötü oldu ? Neden kararlarına saygı duymuyorsunuz ? Yargıyı bağımsız bırakın derken yargı size karşı karar verdiğinde hem de oybirliğiyle neden tahammül edemiyorsunuz o kararlara ? 

Tabi sizin 'milli irade'niz bu soruları sormaz.Sorsa bile sizi savunacak aklayacak bir şey bulur illa.Bu sorular da cevabını bulamadan kalır öyle.

Daha İyisi

Hayatından yüzde yüz memnun olan insan var mıdır ? İnsanoğlu nankördür derler herkes hayatında yeterince iyi olmadığını düşündüğü bi şey bulur.Ve hep daha iyisini hakkettiğini düşünür.Hep bir karşılaştırma yapar kafasında,kendi durumuna yakın birileriyle karşılaştırır ve hep onlardan eksik bir yanını bulur.Pollyanna bir kitap sonuçta gerçek hayattaki bir karakter değil.Hele günümüzde gerçek olması imkansız ötesi bir karakter.Peki neden böyleyiz ? Elimizdekilerle mutlu olmak bu kadar zor mu ?

Yukarıdaki soruya sen ne cevap verirsin diye soracak olursanız cevabım 'zor,gerçekten zor' olurdu.Zor çünkü insanlar olarak hep daha fazlasını istemeye programlanmışız.Düşünün aslında elinizde bir iphone 5 var ama 5s çıktığında özellikle yurtdışında kuyruklar oluşuyor,insanlar sabahlıyor yeni çıkan bu modeli almak için.Neden yapıyorlar bunu 'daha iyisi'ne sahip olmak için.Daha iyisi olabilecekken azla yetinmek özellikle bu devirde ahmaklık olacağı için.

Teknoloji için söylediğim bu durumu maalesef insani durumlarda da yaşıyoruz.Biriyle tanışıyoruz mesela,kafamızdaki kriterlere uygun biri belki ama daha ona şans vermeden daha iyisi karşımıza çıkar diye hayır deyip geçiyoruz.Daha güzel / yakışıklı deyip başkasına yöneliyoruz.Bu noktada bir soru giriyor devreye,o daha iyi olarak nitelendirdiğimiz kişide istediğimizi bulamadıktan sonra başa dönebilir miyiz ? Hiçbir şey yaşanmamış gibi yapabilir miyiz ? Yapabilen insanlar vardır elbet takdir ederim onları da ama zor geliyor bana.Her zaman daha iyisi vardır zamanla mükemmel dediğinizin bile daha iyisi çıkar zamanla.

Bu 'daha iyisi' meselesi sadece teknoloji ve ikili ilişkiler için geçerli değil tabi hayatınızda yaşayabileceğiniz her durum için mümkün.Azla yetinin demiyorum ama daha iyisi olacak diye de yırtınmanın anlamı yok bi yerde kabullenmek gerek.Kabullenip kendini gercekten hazır hissettiğin ana kadar beklemek...

13 Mart 2014 Perşembe

Haydi Sandığa !!

Küçükken seçimlerde oy vermek için girilen kabine annem veya babamla ben de girerdim.Görevliler küçüğüm diye bi iki defa göz yumdu ona denk geldim herhalde.O gün bugün oy kullanacağım günü bekliyorum.Oy kullanabilmek demek demokratik bir ülkede siyasal açıdan sesini duyurabilmek demek.Ben beni temsil etmesini istediğim kişiyi seçmekte özgürüm demek ve bunu herkese göstermek.Tabi bunu demokratik bir şekilde göstermek.

Şimdi gelelim oy kullanmanın önemine.Görüşümüz ne olursa olsun gidip demokratik hakkımızı kullanmalıyız.Sesimizi duyurmak,var olan iktidardan memnun olup olmadığımızın dillendirmek için şansımız.İktidar partisinin her iki lafından biri olan 'milli irade' demesi boşuna değil.Siz oy vermediniz belki o partiye ancak çoğunluk o partiye oy verdi ve o parti iktidara geldi.Evet 17 gün sonra yapılacak olan seçim yerel seçim.Her ne kadar genel seçim havası varsa da yerel seçimler yani belediye seçimi.Aslında burada yapılması gereken belediyeciliğine güvendiğiniz adaylara oy vermek.Ama ne yazık ki partilerin adayları parti sistemlerinden çıkamadıkları için adaya değil partiye oy veriyormuşuz gibi oluyor.Genel seçimlere de örnek olacağından en azından partilere bir uyarı niteliği taşıyacağından iki eliniz kanda bile olsa sandığa gidin ve demokratik hakkınızı kullanın.

Son olarak,17 gün sonra yapılacak seçimlerde ilk defa oy kullanacağım.Dolayısıyla yapacağım işlemi bilmekle birlikte ya dairenin dışına taşarsa mühür ya dışa katlamayı unutup oyum geçersiz sayılırsa ya da yanlış zarfı yanlış sandığa da atabilirim korkusu yaşıyorum zaman zaman.İlk defa oy kullanacaklar olarak o gün normalde olacağından 100 kat daha dikkatli olmak zorundayız.Çünkü meydanlara inen ak gençlik değil çapulcularmış yani dün cenazeye giden o kadar insan başka partiye oy verecekmiş demek ki.Neyse konuyu fazla uzatmadan diyorum ki sandığa gidiyoruz oyumuzu kullanıyoruz ve halk olarak bir nevi muhtıramızı veriyoruz iktidara.Yanlışlarını anlayacaklarını ve yakma yıkma politikalarının pek değişeceğini sanmıyorum ama denemek zorundayız ve hakkımızı kullanmalıyız.

Haydi Sandığa !!!