10 Ekim 2014 Cuma

Şikayetim Var

Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yazıda size dert yanacağım. Aslında bu bir kısmınızın müzdarip olduğu bir konu sanıyorum. Evet lafı fazla uzatmadan derdimi söylüyorum : bilgi yarışmaları !! Bilgi yarışmaları hakkında ne gibi bir sorunun olabilir ki diye sorabilirsiniz ki haklısınız da. Zaten benim sorunum yarışmanın kendisi ile değil saatiyle. Ülkemiz televizyonlarında gösterilen bilg yarışmaları genelde geç saatlere konuluyor. Ertesi gün işi okulu olan insanın izlemesi neredeyse imkansıza yakın. Şayet o yarışmalardan birini izlemek istiyorsanız uykunuzdan biraz feragat etmeniz gerekiyor. Belki ben biraz erken uyuyorumdur ama ertesi sabah 9'daki derse gidip de not tutabilmek için bu şart. Konuya dönersek, bilgi yarışmalarını geç saatte olmaları yüzünden izleyemiyorum. Bu zevkten mahrum kalıyorum.

Peki neden yeni bilgiler öğrenmemizi sağlayacak ve var olan bilgilerimizi de sınamamıza imkan veren yarışmalar bu kadar geç saate koyuluyor ? İzlendiğinde insana hiçbir şey katmayan dizilerle dolduracağınıza kafamızı biraz da bilgiyle doldursanız daha iyi olmaz mı ? Kimse dizi izlemesin demiyorum kaldı ki ben de izliyorum ama en azından özet süreleri kısaltılabilir böylece zaten süresi 2 saati bile bulmayan yarışmalara vakit ayrılabilir. Bu arada bilgi yarışmalarının sürelerinin kısa olmasından da şikayetçiyim onu da belirteyim. Belki konsept gereği böyle ama ülkemizde ulusal kanallarda yani o kadar az yarışma var ki bu açlığı gidermede mevcut yarışmalar kısacık süreleriyle yetersiz kalıyorlar. 

Buradan sesimi yetkili merciilere duyurmam imkansız ama belki benimle derdimi paylaşırsınız. Beynimizde izlediğimiz dizilerin yarısı hatta çeyreği kadar bilgi yarışmalarından öğrendiğimiz yeni bilgiler de olsa fena mı olur ? Azıcık beyin jimnastiği yapsak mesela ? Zaten gün içerisinde yeterince kendi hayatlarımızla uğraşırken ekrandaki karakterlerin hayatına el atmayı bırakıp bilgilerimizi sınasak ? Sadece bir fikir bi düşünün derim.  

5 Ekim 2014 Pazar

Bayram Günlerim

Bugün bayramın ikinci günü. Evde pijamalarımla oturmuş aylak aylak takılıyorum. Böyle başlayınca biraz acıklı oldu. Sanki ailem beni bırakıp gitmiş gibi. Oysa öyle değil. Evet gittiler ama yalnız kalmak benim fikrimdi. Ilk başta 'olmaz' dediler ama kararlı olduğumu görünce 'olur' demek zorunda kaldılar. Annem giderken yalnız kalacağıma inanmayarak gitti ki zaten yalnız kalmıyorum diğer aile üyeleri iki adım ötemde sayılır. Ona göre hayatımda biri var ve ben sırf onunla rahat rahat gezip tozabilmek için İstanbul'da kalmayı tercih ediyorum. Halbuki yok öyle bir şey. Hayatımda yıllar sonra biri olmuş saklar mıyım hiç her halimden belli olur o :) Yazlıkta arkadaşlarım olsa ben yine giderdim ve tabi hava az daha sıcak olabilseydi. Güneye insek bir otelde tatil planı yapmış olsak koşa koşa gider en önce ben hazırlardım bavulumu. Ama artık arkadaşlarımın olmadığı, denize giremeyeceğim bir havaya sahip olan Altınoluk ilgimi çekmiyor. Hatta eskiden üç ay kalıp dönüş yolunda ağlayan ben şimdi üç parçaya bölünmüş bir aya mutlu oluyor. Nedeni orada yapılabilecek her şeyi bir aya sığdırabiliyor olmam. Denize girmek, arkadaşlarla gece dışarı çıkmalar, içip gece denize girmeler,güneşlenmek, dinlenme, bir köşeye çekilip kitap okuma ve tabi yeni yerler koylar keşfetme. Bunların hepsini yaptıktan sonra ha üç ay kalmışım ha bir ay. Aksine bir ay dolu dolu geçtiğinden üç aya bedel oluyor. 

Bu yaz geçirdiğim bir ay da bana yetti işte. Altınoluk'un mu eski tadı kalmadı yoksa ben mi değiştim bilemiyorum. Az tatiller yeter hale geldi, İstanbul'da kalmak daha keyifli sanki. İleride derim belki 'keşke daha fazla tatil yapsaydım hazır zamanım varken'. Onun için de savunmam şimdiden hazır 'kendimi dinledim, kendimle başbaşa kalmak iyi geldi.' Zaten Yunus Emre de demiş 'bir ben vardır bende benden içeri'. İşte o ben'e ulaşmak lazım, en azından ara ara dokunmak ona.

28 Eylül 2014 Pazar

Susuz Eylül

Her yaz haberlerde görüyoruz ; barajlarda su kalmadı, İstanbul'un 60 günlük suyu kaldı, barajlar göller kurudu vs. Bu sene de bu haberleri sıkça gördük ekranlarda. Bu sefer farklıydı. Farkı bazı yerlerde halka temiz su verilmemesi hatta suların kesilmesi haberleri de eklendi. 

Malum istanbulda yağmur çiselese haber olur ama doğuda kar yağsa o kadar da haber değeri taşımaz. Suya,susuzluğa ilişkin aksaklıklar istanbul ve çevresinde yaşanmaya başlanınca daha büyük olay oldu. 20 Milyona yakın şehirde, başkentten bile daha önemli olan şehirde nasıl olur da böyle aksaklıklar olur diye. Altyapı yüzünde olur tabi bu zamana kadar da hep oldu ara ara ama bu seferki uzun sürdü. Tam tamına 4 gün !!! 4 Gün boyunca İstanbul'un merkezi ilçelerinden birinde, Kadıköy'de , sular kesildi. Deposu olmayan evlerde, ki Moda'daki eski evlerin çoğunda depo yoktur, insanlar susuz kaldı. Insanın en temel ihtiyaçlarını karşılaması için gerekli olan su kesildi. Gerekçe olarak büyükşehirin yapmış olduğu çalışma gösterildi. Boru eklenmesi gerekiyormuş, arıza varmış. Bu iktidarlar tarafından her zaman yapılan halkın korkmaması için, paniklememesi adına 'kısa süreli bi sorun,geçecek' mesajlı bi çalışma idi.

Sonuç, arıza (?) giderilmiş, sular verilmeye başlanıyormuş yeniden. Peki barajlardaki doluluk oranını ele aldığımızda 'kısa süreli' denilen sorun gercekten geçici midir ?  Devlet büyüklerinin bu konu hakkında işlevsel, kalıcı ve en önemlisi gerçekçi bi çözümleri var mıdır ? Tekrar susuz kalacak mıyız ? Yoksa yine insanlar belediyenin belirlediği noktalarda su bekleyişinde mi olacak ?

En önemlisi bu sorular ne zaman cevap bulacak ? 

12 Eylül 2014 Cuma

Dedikodu Ata Sporumuz

Çinliler tarihte yaşadıklarından sonra karar vermişler ve demişler ki :
İki Yahudi bir araya gelse şirket, iki Türk bir araya gelse Devlet kurar.
Iyi demişler, hoş demişler ama biraz yanılmışlar sanki. Neden diyecek olursanız cevabım basit, çünkü iki Türk bir araya gelse üçüncünün dedikodusunu yaparlar ilk önce. Devlet kurmakmış, dünya hakimiyeti falan yalan. Dedikodu kanımızda var. Birini eleştirmek sonra o eleştiriyi başkasıyla o diğerini karşılıklı olarak yerin dibine vurarak eleştirmeye devam etmek içimizden geliyor. Başkasının arkasından konuşmak adeta adrenalin salgılatıyor ve bu heyecandan zevk alıyoruz sanırım. Tabi burada ara bozma ya da başka bir kötü amaç güden dedikodudan bahsetmiyorum. Masum dedikodular. O şunu yapmış, bu bunu giymiş ama hiç yakışmamış, şu bizim yanımıza geliyor ama gelmese daha iyi sevmiyorum hiç deyip o kişinin yüzüne güldüğümüz dedikodular. Arkasından gömüyoruz o kişiyi, son dakika haberlerini anlatıyoruz ve rahatlıyoruz. Bi de şu var dedikodu yapıldı, söylenecek her türlü şey söylendi artık 'bu aramızda kalsın, kulağına gitmesin'. Tabi artık her görüşmenizde dedikodunun dibine vurduğunuz biriyse son söylediğimi söylemezsiniz. Zaten iki taraf da biliyordur aranızda konuşulanların bahsi geçenin kulağına gitmeyeceğini. O yüzden her zaman aynı kişilerle dedikodu yapmakta fayda vardır zira yeni birinin nasıl bir tepki vereceğini bilemeyebilirsiniz.

En çok takıldığım genelgeçer algılardan biri de sadece kadının dedikodu yaptığı. Erkekler de dedikodu yapıyor hem de fenasını daha ağır olanını. Nasıl olsa erkek erkeğiz yabancı yok diyerek nasıl yerden yere vuruyorlar bilemezsiniz. Bunu sosyal ortamlarda yazılı halde görebilmeniz mümkün ya da birebir yaşayabilirsiniz de. Aslında bu gayet normal bir durum. Anormal olan erkeğe bu yaftanın yapıştırılmış olması. Erkekler ağlamaz gibi bi şey bu. Neden ağlamasın canım göz pınarları yok mu onun ? Ya da taş bir kalbi mi var ? O da ağlar yani. Iste onın gibi erkek de etrafına dikkat eder. Kadın gibi detaylı değil belki ama bazı bariz şeyler vardır ki gözünden kaçmaz onun da. Ya da yanındaki kadın bi şekilde farkında olmasını sağlar ve görür olanı. Haliyle gelsin arkadan konuşmalar hatta üstüne ağır yorumlar.

Yorum kısmı var son olarak. İşte bu en uzun süren kısmı aslında dedikodunun. Yani bildiğimiz arkadan konuşmanın en uzun, en hararetli kısmı. Artık olan neyse belki biraz kendinden de katarak anlattın ve sana göre yanlış olan kısmından bahsetmeye başlıyorsun. Başta taraftarlarını görmek adına yavaş yavaş anlatıyorsun. Baktın dedikodunu paylaştığın kişi sana destek çıkıyor işte tam da burada yardırıyorsun. Ses tonunda bi yükselme, konuşma hızında bir artış. O an Usain Bolt'un 100m koşmasıyla senin konuşma hızın eşit o derece. Karşındaki evet,haklısın der kafa sallarsa kafandakileri bitirene kadar durdurabilene aşkolsun. 

Sonuç, dedikodunu yaptın adrenalin mi salgılıyorsun artık ne yapıyorsan yaptın ruhen rahatsın. Sohbetine muhabbetine devam et haydi !!

Not : Dedikodu bittiği an, muhabbet bi süreliğine durur. Herkes acaba zulamda dedikodu kaldı mı hazır ortamı varken anlatayım diye düşünür. Eğer zulalar boşaldıysa yeni konu bulma arayışına geçiniz vakti gelmiş 😄😄

12 Ağustos 2014 Salı

Yaşlanmak Üzerine

Ister yaşlanmak deyin ister yaş almak ömür geçip gidiyor arkadaşlar.Moral bozmak gibi olmasın ama elbet bir gün son bulacak hayatımız.Tabi sonu düşünüp karalara bağlayalım demiyorum zaten ne demişler sonunu düşünen kahraman olamaz.O yüzden bedenimiz yok olsa bile adımız kalabilir hayatta buna yönelmeli insan.Moralleri biraz olsun toparladıysak yazıya geçiyorum.:))

Pazar günü seçim oldu malum , sizleri bilmem ama istediğim bir sonuç değildi.9 Saat yol gelmişim , yorgunluk var , seçim sonucu da sevindirmeyince dedim doktor derdime bir çare.Müzik kanalları arasında dolaşıyorum , TRT Müzik diye bir kanal var malumunuz.Denk geldim kanalı değiştirmeye hazırlanıyordum , bir baktım bu melodi bu şarkı tanıdık.Biliyorum ben bunu !! Sözleri ezberimde ve şarkıya eşlik etmeye başladım engel olamadım kendime ! Programı duydunuz mu bilmiyorum ama adı 'Hey Gidi Günler' . Sözleri biliyorum dediğim şarkının yılı 1993 yılı çıktı.Şimdi ben 95 doğumluyu ama önceden söylemişimdir televizyonda Kral Tv'yi ninni niyetine dinleyip uyuyan bir bebekmişim.Sanırım bilinçaltımda kaldı bi de sonradan da bir iki dinlediysem farkında olmadan ezberlemişim. Programda yıldan şarkılar çalıyor , karışık gidiyor bi de.Tabi 80'lerin başlarına gelince bir tıkandım ben hele 70'lere gelince bilindik şarkılardan da değildi tabi durdum iyice. Ama eskiyi seviyorum galiba ben ya bilmediğim şarkılar da olsa , arkadaki dansçıların dansları beş yaşındaki çocukların dansı gibi de olsa bir 'Hey gidi günler , güzel zamanlarmış ! ' dedim ve sonuna kadar izledim.

Aranızda bu iki paragraf yazdı da ne anlatmaya çalıştı bu yine diyenler olabilir biraz daha açık yazayım. Daha 19 yaşındayım ama önemli olan insanın ruh yaşı. Beden yaşınız 50 olur 18'imde hissediyorum kendimi dersiniz ve tabi durum bendeki gibi ters de olabilir.Topluluk arasında yaşınızın gereğini yapmanız gerekse bile ruhu ihmal etmeyin.Ruhun da doymaya ihtiyacı var.Kendinize zaman ayırın bu doyumu sağlamak için , tabi en iyisi ruhunuza hitap edecek birilerini de bulmak.

Haydi ruhumuzu doyurmaya !!

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Bir Gün

Bugünkü yazımda tam anlamıyla bok gibi geçen bir günümü anlatacağım size.Yazının ortasında sıktı bu yazısı deyip bırakmanız olası ama sonuna kadar okumanızı umuyorum.Şayet sizin de böyle geçen bir gününüz olduysa neler çektiğimi anlarsınız.

Sabah yürüyüşe çıkarım diye telefonun alarmını kurmuştum,gece ara ara uyanmama rağmen sabah kalkana kadar yürüyüşe çıkacağıma dair inancım tamdı.Saat geldi , alarm çaldı , duydum ama yok yani kalkasım gelmedi.Uyuyabildim mi peki ? Maalesef hayır.Mecbur çıktım yataktan , tavana bak bak sağa sola dön nereye kadar yani.Kahvaltıya geldi sıra.Dünden kalan puding vardı onu yedim.Adeta bekar hayatı yaşıyorum.Evde tek olmak güzel de -gündüzler için diyorum tabi- bi yerden sonra sıkıyor insanı.Çıt çıkmıyor evde.Şimdi içinizden diyorsunuzdur kitap oku,film izle dizi vs.Bunlar benim de aklıma geldi ama internette mi ipadde mi artık bi sorun var dizi izleyemiyorum birkaç gündür.O sorunla ilgili yapabildiğim , aklıma gelen her şeyi yaptım ama yok yani sorun düzelmiyor.Internette her şeyi yapabiliyorum,Youtube'da videolar izleyebiliyorum ama bana gıcıklık olsun diye sanırım diziler yüklenmiyor.Çıldırmamak elde değil.İnternet olmadan önce , yabancı dizilerden önce ne yapıyorduk bilmiyorum gerçekten.Uğraşıp uğraşıp yapmayınca sinir krizi geçirmeme az kala bıraktım ben de.Ruh sağlığım daha önemli dedim.Kendine gel merve , sen daha kendine lazımsın.

Kitap okumaya gelmişti sıra.Peki onu yapabildim mi ? Ona da cevabım hayır maalesef.Normalde kitap okumayı çok severim.hatta bu aralar okumak için güzel bir kitap da var elimde.Ama insanın keyfi olmayınca kitap okuyası gelmiyormuş.En azından polisiye romana odaklanması imkansıza yakın oluyormuş.Evdeki filmlerin de hepsini izlemiş biri olarak son çare televizyona başvurdum.İftara ne pişirelim konulu programlarla dolu tüm kanallar ya da yeni bölümlerinin yayınlandığı zaman bile iyi reyting alamamış dizilerin tekrarları.Müzik ruhun gıdası deyip müzik kanallarına bakınca da durum pek farklı değil maalesef.En fazla bir saat tahammül edebiliyorsunuz o kanallara da.Çünkü bir süre sonra aynı şarkılara dönüyorlar.Zaten her kanalda aynı şarkılar.Bir şarkıdan sıkılıp diğer kanala geçseniz diğer kanalda da aynı şarkının olma olasılığı çok yüksek.
En son kanallar arasında gezinirken how i met your mother'ın tekrarına denk geldim.Saatlerin can sıkıntısını 20 dakikada sildi götürdü.

O kadar yazdın ettin bir amacı var mıydı diye sorsanız yalnız geçirdiğim bir günü sizlerle paylaşmış oldum ve yalnızlığımı bir nebze azalttım diyelim.Bu da böyle bir anımdı der geçerim !!

11 Temmuz 2014 Cuma

Akılda Kalanlar

Yaz geliyor,geldi derken yarısını tükettik bile.Tabi yarısı bitti diye üzülmek yok geriye kalanı nasıl daha eğlenceli ve dolu dolu geçirebilirim diye düşünmek var.Nasıl eğleneceğinizi,vaktinizi nasıl geçireceğinizi ben söyleyemem o yüzden eğlencenin temel taşlarından ve ruhun gıdası olan müzikten bahsetmek istiyorum bu yazımda.o zaman let the game
 begin !!
Kışın en metalci geçineni,caz festivali olsa da gitsek diye dört gözle bekleyeni hatta 'ben hiç Türkçe dinlemiyorum yiaaaa' diye ağzını yaya yaya konuşanlar bile yaz olunca ister bir otele veya tatil köyüne gitsin ister yazlık evine isterse de şehirde kalsın Türkçe pop dinlemek zorunda kalıyor.Zamanla bir bakıyor ki yazın tüm hit şarkılarını ezbere söylüyor.Yabancı yok aramızda rahat rahat itiraf edebilirsiniz 😄 

Bebeklikten itibaren televizyon karşısında kral tv izleye izleye uyuyan biri olarak 'türkce pop'u hiç sevmem,hiç tarzım değil' triplerine girme şansım yok kaldı ki öyle bir şansım olsa bile ailecek severek dinliyoruz yalan yok.Telefonumda doğru düzgün türkce şarkı olmayabilir ama repertuarım fena değildir hani.Can sıkıntısı geldiğinde arka arkaya şarkıları dizer kopmaya hazır hale gelirim.Ve tabi bunun için üç dört şarkı yeterli olur.

Yukarıda söyledim ninniyle değil kral tv ile uyuyan bir bebektim diye.O zamandan bu zamana -aradan 19 sene geçmiş- şarkı dinliyorum duyuyorum bi yerlerden şimdi düşündüğümde aklımda hep eskinin şarkıları.Tabi şöyle bi soru gelebilir ,daha yaşın kaç ne eskisi diye yaşıma göre düşünün işte,10-15 sene diyelim somutlaşsın biraz.Ne diyordum işte hep eski şarkılar.Çocuklığımda ezberlediğim ne kadar şarkı varsa unutmamışım hafızamda yer etmiş hepsi.En dandik Serdar Ortaç şarkıları bile.Gerçi bilenler bilir Serdar Ortaç'ın bazı şarkıları vardır ki severek dinlerim sizlerin de aklında yer ettiğini düşündüğüm şarkılar bunlar.Mesela efendim bir Karabiberim bi Yaz Yağmuru ya da Ben Adam Olmam gibi gibi.Sonra Tarkan'ın daha tavşan dişlerinin arasında nerdeyse bir diş daha girecek kadar boşluk olduğu zamanlar.Kıl Oldum Abi vardı mesela gerçi ben doğmadan önce çıkmış klibi ama diyorum ya kral tv nostalji bölümü sayesinde hafızada yer etmiş bu da.
Şimdi aklıma geldi Ferda Anıl Yarkın diye bir adam vardı.Sonuna kadar diye de bir şarkısı.Şarkı fena değildi de klibi saçma gelmişti o zamanlar.Tepe gibi bir yer var çıkıyor çıkıyor tam ulaşacakken başa dönüyor tekrar.
Burak Kut var sonra.Şimdiki küçükler diziyi izliyorlarsa eğer oyuncu olarak bilecekler adamı.Oysa bebeto olarak Türk pop tarihine geçmiş bir şarkıcı kendisi.İşte onun da yine Yaşandı Bitti'si vardı.Bu da 1995 tarihli benle yaşıt yani yine nostalji bölümünden hatırlıyor olmalıyım.

Şimdi farkettim de sadece erkekler şarkıcılardan bahsetmişim.Kadın şarkıcılar da vardı tabi hala da varlar ama ilk aklıma gelenler bunlar oldu.Yazıyı daha fazla uzatmadan,az da olsa okuyucu kitlemi sıkmadan bitiriyorum yazımı.Başka bir zaman uzun uzun hafızamda yer edinen kadın şarkıcılardan bahsederiz.

Yazın yeni hitlerini dinlerken eskilere olan vefa borcunuzu da unutmamanız ve ara ara onları da dinlemeniz dileğiyle..

Iyi tatiller !!