28 Eylül 2014 Pazar

Susuz Eylül

Her yaz haberlerde görüyoruz ; barajlarda su kalmadı, İstanbul'un 60 günlük suyu kaldı, barajlar göller kurudu vs. Bu sene de bu haberleri sıkça gördük ekranlarda. Bu sefer farklıydı. Farkı bazı yerlerde halka temiz su verilmemesi hatta suların kesilmesi haberleri de eklendi. 

Malum istanbulda yağmur çiselese haber olur ama doğuda kar yağsa o kadar da haber değeri taşımaz. Suya,susuzluğa ilişkin aksaklıklar istanbul ve çevresinde yaşanmaya başlanınca daha büyük olay oldu. 20 Milyona yakın şehirde, başkentten bile daha önemli olan şehirde nasıl olur da böyle aksaklıklar olur diye. Altyapı yüzünde olur tabi bu zamana kadar da hep oldu ara ara ama bu seferki uzun sürdü. Tam tamına 4 gün !!! 4 Gün boyunca İstanbul'un merkezi ilçelerinden birinde, Kadıköy'de , sular kesildi. Deposu olmayan evlerde, ki Moda'daki eski evlerin çoğunda depo yoktur, insanlar susuz kaldı. Insanın en temel ihtiyaçlarını karşılaması için gerekli olan su kesildi. Gerekçe olarak büyükşehirin yapmış olduğu çalışma gösterildi. Boru eklenmesi gerekiyormuş, arıza varmış. Bu iktidarlar tarafından her zaman yapılan halkın korkmaması için, paniklememesi adına 'kısa süreli bi sorun,geçecek' mesajlı bi çalışma idi.

Sonuç, arıza (?) giderilmiş, sular verilmeye başlanıyormuş yeniden. Peki barajlardaki doluluk oranını ele aldığımızda 'kısa süreli' denilen sorun gercekten geçici midir ?  Devlet büyüklerinin bu konu hakkında işlevsel, kalıcı ve en önemlisi gerçekçi bi çözümleri var mıdır ? Tekrar susuz kalacak mıyız ? Yoksa yine insanlar belediyenin belirlediği noktalarda su bekleyişinde mi olacak ?

En önemlisi bu sorular ne zaman cevap bulacak ? 

12 Eylül 2014 Cuma

Dedikodu Ata Sporumuz

Çinliler tarihte yaşadıklarından sonra karar vermişler ve demişler ki :
İki Yahudi bir araya gelse şirket, iki Türk bir araya gelse Devlet kurar.
Iyi demişler, hoş demişler ama biraz yanılmışlar sanki. Neden diyecek olursanız cevabım basit, çünkü iki Türk bir araya gelse üçüncünün dedikodusunu yaparlar ilk önce. Devlet kurmakmış, dünya hakimiyeti falan yalan. Dedikodu kanımızda var. Birini eleştirmek sonra o eleştiriyi başkasıyla o diğerini karşılıklı olarak yerin dibine vurarak eleştirmeye devam etmek içimizden geliyor. Başkasının arkasından konuşmak adeta adrenalin salgılatıyor ve bu heyecandan zevk alıyoruz sanırım. Tabi burada ara bozma ya da başka bir kötü amaç güden dedikodudan bahsetmiyorum. Masum dedikodular. O şunu yapmış, bu bunu giymiş ama hiç yakışmamış, şu bizim yanımıza geliyor ama gelmese daha iyi sevmiyorum hiç deyip o kişinin yüzüne güldüğümüz dedikodular. Arkasından gömüyoruz o kişiyi, son dakika haberlerini anlatıyoruz ve rahatlıyoruz. Bi de şu var dedikodu yapıldı, söylenecek her türlü şey söylendi artık 'bu aramızda kalsın, kulağına gitmesin'. Tabi artık her görüşmenizde dedikodunun dibine vurduğunuz biriyse son söylediğimi söylemezsiniz. Zaten iki taraf da biliyordur aranızda konuşulanların bahsi geçenin kulağına gitmeyeceğini. O yüzden her zaman aynı kişilerle dedikodu yapmakta fayda vardır zira yeni birinin nasıl bir tepki vereceğini bilemeyebilirsiniz.

En çok takıldığım genelgeçer algılardan biri de sadece kadının dedikodu yaptığı. Erkekler de dedikodu yapıyor hem de fenasını daha ağır olanını. Nasıl olsa erkek erkeğiz yabancı yok diyerek nasıl yerden yere vuruyorlar bilemezsiniz. Bunu sosyal ortamlarda yazılı halde görebilmeniz mümkün ya da birebir yaşayabilirsiniz de. Aslında bu gayet normal bir durum. Anormal olan erkeğe bu yaftanın yapıştırılmış olması. Erkekler ağlamaz gibi bi şey bu. Neden ağlamasın canım göz pınarları yok mu onun ? Ya da taş bir kalbi mi var ? O da ağlar yani. Iste onın gibi erkek de etrafına dikkat eder. Kadın gibi detaylı değil belki ama bazı bariz şeyler vardır ki gözünden kaçmaz onun da. Ya da yanındaki kadın bi şekilde farkında olmasını sağlar ve görür olanı. Haliyle gelsin arkadan konuşmalar hatta üstüne ağır yorumlar.

Yorum kısmı var son olarak. İşte bu en uzun süren kısmı aslında dedikodunun. Yani bildiğimiz arkadan konuşmanın en uzun, en hararetli kısmı. Artık olan neyse belki biraz kendinden de katarak anlattın ve sana göre yanlış olan kısmından bahsetmeye başlıyorsun. Başta taraftarlarını görmek adına yavaş yavaş anlatıyorsun. Baktın dedikodunu paylaştığın kişi sana destek çıkıyor işte tam da burada yardırıyorsun. Ses tonunda bi yükselme, konuşma hızında bir artış. O an Usain Bolt'un 100m koşmasıyla senin konuşma hızın eşit o derece. Karşındaki evet,haklısın der kafa sallarsa kafandakileri bitirene kadar durdurabilene aşkolsun. 

Sonuç, dedikodunu yaptın adrenalin mi salgılıyorsun artık ne yapıyorsan yaptın ruhen rahatsın. Sohbetine muhabbetine devam et haydi !!

Not : Dedikodu bittiği an, muhabbet bi süreliğine durur. Herkes acaba zulamda dedikodu kaldı mı hazır ortamı varken anlatayım diye düşünür. Eğer zulalar boşaldıysa yeni konu bulma arayışına geçiniz vakti gelmiş 😄😄

12 Ağustos 2014 Salı

Yaşlanmak Üzerine

Ister yaşlanmak deyin ister yaş almak ömür geçip gidiyor arkadaşlar.Moral bozmak gibi olmasın ama elbet bir gün son bulacak hayatımız.Tabi sonu düşünüp karalara bağlayalım demiyorum zaten ne demişler sonunu düşünen kahraman olamaz.O yüzden bedenimiz yok olsa bile adımız kalabilir hayatta buna yönelmeli insan.Moralleri biraz olsun toparladıysak yazıya geçiyorum.:))

Pazar günü seçim oldu malum , sizleri bilmem ama istediğim bir sonuç değildi.9 Saat yol gelmişim , yorgunluk var , seçim sonucu da sevindirmeyince dedim doktor derdime bir çare.Müzik kanalları arasında dolaşıyorum , TRT Müzik diye bir kanal var malumunuz.Denk geldim kanalı değiştirmeye hazırlanıyordum , bir baktım bu melodi bu şarkı tanıdık.Biliyorum ben bunu !! Sözleri ezberimde ve şarkıya eşlik etmeye başladım engel olamadım kendime ! Programı duydunuz mu bilmiyorum ama adı 'Hey Gidi Günler' . Sözleri biliyorum dediğim şarkının yılı 1993 yılı çıktı.Şimdi ben 95 doğumluyu ama önceden söylemişimdir televizyonda Kral Tv'yi ninni niyetine dinleyip uyuyan bir bebekmişim.Sanırım bilinçaltımda kaldı bi de sonradan da bir iki dinlediysem farkında olmadan ezberlemişim. Programda yıldan şarkılar çalıyor , karışık gidiyor bi de.Tabi 80'lerin başlarına gelince bir tıkandım ben hele 70'lere gelince bilindik şarkılardan da değildi tabi durdum iyice. Ama eskiyi seviyorum galiba ben ya bilmediğim şarkılar da olsa , arkadaki dansçıların dansları beş yaşındaki çocukların dansı gibi de olsa bir 'Hey gidi günler , güzel zamanlarmış ! ' dedim ve sonuna kadar izledim.

Aranızda bu iki paragraf yazdı da ne anlatmaya çalıştı bu yine diyenler olabilir biraz daha açık yazayım. Daha 19 yaşındayım ama önemli olan insanın ruh yaşı. Beden yaşınız 50 olur 18'imde hissediyorum kendimi dersiniz ve tabi durum bendeki gibi ters de olabilir.Topluluk arasında yaşınızın gereğini yapmanız gerekse bile ruhu ihmal etmeyin.Ruhun da doymaya ihtiyacı var.Kendinize zaman ayırın bu doyumu sağlamak için , tabi en iyisi ruhunuza hitap edecek birilerini de bulmak.

Haydi ruhumuzu doyurmaya !!

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Bir Gün

Bugünkü yazımda tam anlamıyla bok gibi geçen bir günümü anlatacağım size.Yazının ortasında sıktı bu yazısı deyip bırakmanız olası ama sonuna kadar okumanızı umuyorum.Şayet sizin de böyle geçen bir gününüz olduysa neler çektiğimi anlarsınız.

Sabah yürüyüşe çıkarım diye telefonun alarmını kurmuştum,gece ara ara uyanmama rağmen sabah kalkana kadar yürüyüşe çıkacağıma dair inancım tamdı.Saat geldi , alarm çaldı , duydum ama yok yani kalkasım gelmedi.Uyuyabildim mi peki ? Maalesef hayır.Mecbur çıktım yataktan , tavana bak bak sağa sola dön nereye kadar yani.Kahvaltıya geldi sıra.Dünden kalan puding vardı onu yedim.Adeta bekar hayatı yaşıyorum.Evde tek olmak güzel de -gündüzler için diyorum tabi- bi yerden sonra sıkıyor insanı.Çıt çıkmıyor evde.Şimdi içinizden diyorsunuzdur kitap oku,film izle dizi vs.Bunlar benim de aklıma geldi ama internette mi ipadde mi artık bi sorun var dizi izleyemiyorum birkaç gündür.O sorunla ilgili yapabildiğim , aklıma gelen her şeyi yaptım ama yok yani sorun düzelmiyor.Internette her şeyi yapabiliyorum,Youtube'da videolar izleyebiliyorum ama bana gıcıklık olsun diye sanırım diziler yüklenmiyor.Çıldırmamak elde değil.İnternet olmadan önce , yabancı dizilerden önce ne yapıyorduk bilmiyorum gerçekten.Uğraşıp uğraşıp yapmayınca sinir krizi geçirmeme az kala bıraktım ben de.Ruh sağlığım daha önemli dedim.Kendine gel merve , sen daha kendine lazımsın.

Kitap okumaya gelmişti sıra.Peki onu yapabildim mi ? Ona da cevabım hayır maalesef.Normalde kitap okumayı çok severim.hatta bu aralar okumak için güzel bir kitap da var elimde.Ama insanın keyfi olmayınca kitap okuyası gelmiyormuş.En azından polisiye romana odaklanması imkansıza yakın oluyormuş.Evdeki filmlerin de hepsini izlemiş biri olarak son çare televizyona başvurdum.İftara ne pişirelim konulu programlarla dolu tüm kanallar ya da yeni bölümlerinin yayınlandığı zaman bile iyi reyting alamamış dizilerin tekrarları.Müzik ruhun gıdası deyip müzik kanallarına bakınca da durum pek farklı değil maalesef.En fazla bir saat tahammül edebiliyorsunuz o kanallara da.Çünkü bir süre sonra aynı şarkılara dönüyorlar.Zaten her kanalda aynı şarkılar.Bir şarkıdan sıkılıp diğer kanala geçseniz diğer kanalda da aynı şarkının olma olasılığı çok yüksek.
En son kanallar arasında gezinirken how i met your mother'ın tekrarına denk geldim.Saatlerin can sıkıntısını 20 dakikada sildi götürdü.

O kadar yazdın ettin bir amacı var mıydı diye sorsanız yalnız geçirdiğim bir günü sizlerle paylaşmış oldum ve yalnızlığımı bir nebze azalttım diyelim.Bu da böyle bir anımdı der geçerim !!

11 Temmuz 2014 Cuma

Akılda Kalanlar

Yaz geliyor,geldi derken yarısını tükettik bile.Tabi yarısı bitti diye üzülmek yok geriye kalanı nasıl daha eğlenceli ve dolu dolu geçirebilirim diye düşünmek var.Nasıl eğleneceğinizi,vaktinizi nasıl geçireceğinizi ben söyleyemem o yüzden eğlencenin temel taşlarından ve ruhun gıdası olan müzikten bahsetmek istiyorum bu yazımda.o zaman let the game
 begin !!
Kışın en metalci geçineni,caz festivali olsa da gitsek diye dört gözle bekleyeni hatta 'ben hiç Türkçe dinlemiyorum yiaaaa' diye ağzını yaya yaya konuşanlar bile yaz olunca ister bir otele veya tatil köyüne gitsin ister yazlık evine isterse de şehirde kalsın Türkçe pop dinlemek zorunda kalıyor.Zamanla bir bakıyor ki yazın tüm hit şarkılarını ezbere söylüyor.Yabancı yok aramızda rahat rahat itiraf edebilirsiniz 😄 

Bebeklikten itibaren televizyon karşısında kral tv izleye izleye uyuyan biri olarak 'türkce pop'u hiç sevmem,hiç tarzım değil' triplerine girme şansım yok kaldı ki öyle bir şansım olsa bile ailecek severek dinliyoruz yalan yok.Telefonumda doğru düzgün türkce şarkı olmayabilir ama repertuarım fena değildir hani.Can sıkıntısı geldiğinde arka arkaya şarkıları dizer kopmaya hazır hale gelirim.Ve tabi bunun için üç dört şarkı yeterli olur.

Yukarıda söyledim ninniyle değil kral tv ile uyuyan bir bebektim diye.O zamandan bu zamana -aradan 19 sene geçmiş- şarkı dinliyorum duyuyorum bi yerlerden şimdi düşündüğümde aklımda hep eskinin şarkıları.Tabi şöyle bi soru gelebilir ,daha yaşın kaç ne eskisi diye yaşıma göre düşünün işte,10-15 sene diyelim somutlaşsın biraz.Ne diyordum işte hep eski şarkılar.Çocuklığımda ezberlediğim ne kadar şarkı varsa unutmamışım hafızamda yer etmiş hepsi.En dandik Serdar Ortaç şarkıları bile.Gerçi bilenler bilir Serdar Ortaç'ın bazı şarkıları vardır ki severek dinlerim sizlerin de aklında yer ettiğini düşündüğüm şarkılar bunlar.Mesela efendim bir Karabiberim bi Yaz Yağmuru ya da Ben Adam Olmam gibi gibi.Sonra Tarkan'ın daha tavşan dişlerinin arasında nerdeyse bir diş daha girecek kadar boşluk olduğu zamanlar.Kıl Oldum Abi vardı mesela gerçi ben doğmadan önce çıkmış klibi ama diyorum ya kral tv nostalji bölümü sayesinde hafızada yer etmiş bu da.
Şimdi aklıma geldi Ferda Anıl Yarkın diye bir adam vardı.Sonuna kadar diye de bir şarkısı.Şarkı fena değildi de klibi saçma gelmişti o zamanlar.Tepe gibi bir yer var çıkıyor çıkıyor tam ulaşacakken başa dönüyor tekrar.
Burak Kut var sonra.Şimdiki küçükler diziyi izliyorlarsa eğer oyuncu olarak bilecekler adamı.Oysa bebeto olarak Türk pop tarihine geçmiş bir şarkıcı kendisi.İşte onun da yine Yaşandı Bitti'si vardı.Bu da 1995 tarihli benle yaşıt yani yine nostalji bölümünden hatırlıyor olmalıyım.

Şimdi farkettim de sadece erkekler şarkıcılardan bahsetmişim.Kadın şarkıcılar da vardı tabi hala da varlar ama ilk aklıma gelenler bunlar oldu.Yazıyı daha fazla uzatmadan,az da olsa okuyucu kitlemi sıkmadan bitiriyorum yazımı.Başka bir zaman uzun uzun hafızamda yer edinen kadın şarkıcılardan bahsederiz.

Yazın yeni hitlerini dinlerken eskilere olan vefa borcunuzu da unutmamanız ve ara ara onları da dinlemeniz dileğiyle..

Iyi tatiller !! 

20 Haziran 2014 Cuma

Ey Uyku Nerdesin ?!

Yazın tatil olmasıyla birlikte çoğu insanın yaşadığı bir sorun : uykusuzluk.Evet kışın erkenden yatayım yarın erken kalkacağım mantığında olan bizler,yazın bi türlü uyuyamıyoruz nedense.Yazın geç kalkıyor ondan,bunda düşünecek ne var diyeceksiniz belki ama durun size açıklayayım.

Kıştaki işin,okulun rutiniyle yazın tatil modundaki rutin aynı değil.Kışın sabahın tam anlamıyla köründe kalkan bizler,tüm gün işte / okulda yorularak kendimizi eve zor atıyoruz.Hele çalışmanız gerekiyorsa hala o zaman durumumuz içler acısı.Tüm gün yorulduğumuz yetmezmiş gibi bir de evde devam ediyoruz.Öğrencilikte günlük çalışma ya da ödev makale yazımı gibi nedenlerden zorunluluk olabilir ama eve iş getirmek zorunda olanlara ciddi üzülüyorum ben.Evde bi tane var bu durumu yaşatan -kendisi annem olur- bi yandan haline acımakla bi yandan da işini bitirse de annemle iki laf edelim diye beklemekle geçti çocukluğum.Bu arada sosyal mesajı da verelim mesleğiniz ne olursa olsun eğer çocuğunuza ayıracağınız yani onunla dolu dolu vakit geçirmekten bahsediyorum -büyüdüğünde artık anlar duruma geldiğinde karşına alıp konuşmak değil - çocuk yapmayınız.İleride pişmanlık duyarsınız tecrübe konuşuyor.Neyse efendim asıl konuya dönmek gerekirse evet ne diyorduk eve kendimizi zor atıyorduk.Eve getirilen işle biraz daha yorulanlar son olarak artık adım atmaya hali kalmamış,sabah işine / okuluna giderkenki enerjisinden eser kalmamış halde yatağa gidiyor.Ve işte halk arasında yastığa beş kala denilen durum bu sıra yaşanıyor.Zaten bu da normal olan.Tüm gün yorulmuşum zaten uykum geldiğinde yatmayıp da ne yapıcam ?! Yarın zaten yine okul var ! 

Yazın durum değişiyor.Tatile girince diyebiliriz çalışanlar için.Tatilde haliyle normalde kalkılan saatten iki üç saat geç kalkılıyor,hatta bazılarımız abartıp akşamüstü uyanıyor.Adeta sene boyunca sabah erken kalkmaların acısını çıkartıyor.Tabi ben demiyorum yine sabah yedi sekiz deyince düşün sokaklara.Yatacaksınız en doğal hakkınız da akşamüstü kalkınca günün bir anlamı kalmıyor bana göre.Konuya dönüş yeniden , sabahları iki üç saat geç kalkınca gece yatma saatinin de aynı oranda kaymış olması gayet normal ancak kazın ayağı öyle değil maalesef.Vücudun alıştığı belli bi saat var biz geç kalkmakla günümüzü kaydırmakla gece uykumuzdan çalıyoruz.

Bende oluyor sizde de oluyordur muhtemelen uyku bir türlü gelmiyor.Vakit geçirmek için girdiğimiz twitterda uykuya ne güzellemeler ne methiyeler diziyoruz ama yok,fazlasıyla nazlı çıkıyor kendisi gelmek bilmiyor.Çare ne peki ? Çare bende hiç işe yaramasa da koyun saymak olabilir belki ya da kitap okumak.İkisi de uyku getirir derler bende uyku açıyor nedense.Hayır yani tam cinayeti çözecekken nasıl uyuyayım ki ben,yazara hakaret ?! Dinlendirici şarkılar dinlemek olabilir yine aynı şekilde.Bu saydıklarım hepsi bir çözüm ama gerçekte olanı söyleyeyim , elinizde telefon uyuyakalacağınız anı bekleyeceksiniz bi yerden sonra.İşte o kutsal an geldiğinde yani uyku nazlanmayı bırakıp geldiğinde uygun pozisyonu bulup -nasıl yattığınız önemli sonuçta uyku bu bir kez daha kaçırırsanız ikinci şansı vermez - yastığınıza gömülebilirsiniz.

Haydi iyi uykular !! 

A'lar mı çoğunlukta B'ler mi ?

Ilkokuldan beri hayatımızda test diye bir şey var.Önce üç sonra dört ve en son beş seçeneğin arasından doğru olanı bulma kaygısındayız.Yanlışların doğruyu götürme olayı var bir de.Yanlış yapmamaya çalışırken bi yandan da yanlış yapacaksak da az yanlış yapalım diyoruz.Ilkokul,lise,üniversite kısacası eğitim hayatı bitince testle olan ilişkimiz bitmiş olmuyor.Bu sefer de dergilerde vs. karşımıza çıkıyor bu testler.O kadar alışmışız ki kendimizi denemeye,test etmeye hayatımızda yer almasına izin veriyoruz bu testlerin.

Neden bu konuyu açtım diye soracaksınız ? Cevabı var elbet.Son zamanlarda onedio.com diye bir site var malumunuz.O sitenin test bölümü var ilk çözdüğüm hangisiydi hatırlamıyorum ama sonra bir baktım ki her gün siteye yeni konulan testleri çözmeye başlamışım ! onedio.com'da sadece testlere bakmıyorum tabi orada bir yanılma olmasın.

Testleri çözerken aklıma ilk ne gelirse onu seçiyorum ama bi yandan da çıkacak sonucun merakı içerisindeyim.Çıkan sonucu okurken kendimle ortak noktalar arıyorum ve cümleleri teker teker okurken ne kadar çok ortak nokta buluyorsam o kadar tatmin ediyor.Amaç da bu değil mi zaten ? testi çözerek kendince doğrulamak ve bir noktada yazılanlarla egonu tatmin etmek.Aslında hangi üniversiteye aitsin diye bir test vardı mesela.Testi çözdüğünde çıkan üniversiteler sınava hazırlanırken hayalimizde olan yerler.Test bittiğinde 'ya biliyordum aslında burada okumalıydım'  dememizi amaçlıyor e haliyle bu da mutlu ediyor bizi.

Özetlemek gerekirse,o testleri egomuz adına çözelim arada bu tarz şeylere ihtiyacımız var.Ama benim gibi abartmayın dozunda bırakmak lazım.