12 Eylül 2018 Çarşamba
YouTube Batağı
22 Haziran 2017 Perşembe
Avukatlık Stajını Nasıl Başlattım ?
- Vukuatlı nüfus kayıt örneği ve ikametgah belgesi : Normalde bu ikisinin sırası farklı, ancak aynı yerden yani Nüfus Müdürlüğü'nden alındığı için ikisini bir arada yazıyorum. Bu iki belgeyi, ücretsiz olarak temin edebiliyorsunuz. Burada unutmamanız gereken, belgeleri aldıktan sonra, mühür bastırmak. Sizi yönlendiriyorlar zaten, mührü nereye bastıracağım diye telaş etmeyin.
- Geçici mezuniyet belgesi : mezun olurken üzerinde 'aslı gibidir' yazan ve mühürlü olan çok sayıda geçici mezuniyet belgesi alabiliyorsunuz. Ancak stajı başlatırken, linkte de görebileceğiniz gibi NOTER ONAYLI ifadesi belirtildiğinden, notere uğramanız gerekiyor.
- Takdim ve askı kağıdı : bu belgeden de 2 adet veriyorsunuz. Belge için 2 avukata ihtiyacınız var ve bu avukatlar için 5 yıllık kıdem şartı aranmıyor. Fotoğraf için biyometrik fotoğraf kullanabilirsiniz, zira fotoğraf alanı küçük olduğundan biyometrik fotoğraf bile o alana fazla geliyor. Son not, fotoğrafın üzerine belirttiğiniz 2 avukata da imza attırmayı unutmayın. Fotoğrafın kalitesinden dolayı tükenmez kalemlerle imza atılamıyorsa, cd kalemi veya keçeli kalem deneyebilirsiniz, garanti olacaktır.
- İstem dilekçesi : burada en altta, sizden birkaç satır bir şey yazmanız isteniyor, okuduğunuz okulları yazmanız yeterli. Öyle ayrıntı bilgi vermenize gerek yok. İstanbul Barosu'na kayıtlı 5 avukat ismi yazmanız bekleniyor, buraya da, yine tanıdığınız isimleri tercih etmekle beraber, istediğiniz ismi yazabilirsiniz, özetle dikkat çeken bir husus değil. Yine bu avukatlar için de 5 yıllık kıdem zorunluluğu aranmıyor.
- Muvafakatname : sayılan belgeler içinde 2. 6 aylık dönem başlarken verebileceğiniz tek belge bu. Stajı başlatırken vermeniz gerekmiyor. Ilk 6 ayda staj yeri arayabilirsiniz gönül rahatlığıyla.
- Sağlık Raporu : avukatlık stajı için özel bir sağlık raporu düzenlemesi yok, işe başlamak için verilen raporu veriyorlar size. Bu rapor için, yanınızda 1 adet vesikalık fotoğraf bulundurmanızda fayda var, bazı aile hekimliklerince isteniyormuş.
- Sabıka Kaydı : artık kaymakamlıklardan da alınabilen bir belge. Ancak adliyeden de Kartal'a gidecekseniz -2. Kat'taki Adli Sicil Bürosu'nda in cin top oynadığından sıra beklemeden de alabilirsiniz.
- SGK Hizmet Dökümü : başvurduğunuz tarih itibariyle SGK girişiniz var ise de çıkış tarihinin olduğu bir belge vermeniz gerekiyor. E-devlet sistemi üzerinden de alınabilen bu belgede, 4A var bende sadece demeden, 4B ve 4C'ye ilişkin kayıtları da çıkarmayı unutmayın.
- Damga vergisi : bedeli 54 TL olup, herhangi bir vergi dairesinden yatırılabiliyor. Burada da dikkat edilecek nokta, vergi dairesi nakit kabul ediyor ve vezne saat 16.00'a kadar açık.
- Kimlik ücreti : son olarak da
20 TL kimlik ücreti var. e-dekont kabul ediliyor. Sabıka kaydını almaya
adliyeye gidecekseniz, adliyede Vakıfbank şubesi bulunduğundan, orada
elden de yatırabilirsiniz.
Uzun uzun yazdım ancak hepsi yarım günden biraz fazla sürede halledilebilecek işler, gözünüz korkmasın. Taahhütname ve tahkikat raporunu atladım, sadece imza atılacak belgeler, tahkikat raporu için adını belirttiğiniz avukatlardan birinin imzası yeterli olacaktır.Belgeleri toplayıp linkte belirtilen sıraya göre sıralıyorsunuz. Sonrasında ver elini Galata'daki baro binası. Belirtmekte fayda, o binadan taşınacaklarmış, o yüzden yazı tarihinden 6 ay geçtikten sonra okuyorsanız, baronun yerini araştırmanız tavsiye edilir.Öncelikle yerini anlatayım bilmeyenler için. Galata Kulesi'ni bulun önce, meydanda Guiness tenteli Güney restoranı göreceksiniz. Baronun bulunduğu Serdar-I Ekrem Sokak hafif solunuzda kalacak. Binaya girince, sol tarafta cam bir kapı var, oradaki görevlilere 'staj istem dilekçe'nizi veriyorsunuz ve görevli kaşe basıyor. Sonrasında da oradan çıkıp sıra numarası alıyorsunuz. Bankalardaki gibi, numaranız yanınca 2.Kat'a çıkıp, hemen karşınızda bulunan iki masadaki görevlilerden birine dosyanızı veriyorsunuz. Onlar da evraklarınızı alıp, size verdikleri tarihte yapacağınız işlemlere dair bir kağıt veriyorlar.Adım adım bu işlemleri yaptığınızda, stajı başlatmak için ilk adımı atmış oluyorsunuz. 15 günlük bir askı süresi var, size verilen tarih bu askı süresinden sonraya denk geliyor. Hafta ortasından sonra başvurduysanız, hafta başından sonra başvurana göre 1 hafta sonraya kalabilirsiniz.Yazıyı okuyan ve stajnı başlatmak için koşturacak arkadaşlara kolay gelsin ve tabii ki hayırlı olsun !Not : baronun önünde fotoğraf çektirmeyi de unutmayın, adettendir :)Merve Özel
27 Şubat 2017 Pazartesi
!F İSTANBUL '17
Başvuru tarihinin son günlerine yetiştim, öncelikle onu belirteyim. Ucundan da olsa iyi ki yakalamışım ki bu güzel ekibin bir parçası oldum. O kadar güzel bir ofisleri var ki etkilenmemek elde değil. Çalışanların enerjisi ve festivalde biz gönüllülerle görüşmeyi yapan Ahmet (Yaşar) enerjisiyle ikna edici oluyor yeterince. Görüşmede, o kadar ısındım ki her gün küçük bir İstanbul turu yapmayı kabul etmiş bir şekilde çıktım. Tabii sonrasında, şans eseri bir boşluk oldu, Akasya'da bilet kontrol bölümüne geçiş yapabildim. Bunda, gönüllü çalışanlarını düşünen bir ekip olmasının büyük payı var onu da unutmayalım.
Peki, 10 gün boyunca ne yaptım ? Akasya, festivalin yeni salonu ve çokça bilinen bir yer olmadığı için herhalde çok film yoktu bizim salonda. Kurallar oldukça basitti ancak hizmet sektörünün her alanında olduğu insanlarla iletişim kurmanın yer yer zor olduğu anlar yaşandı. Yeri geldi tatlı dille anlattık, yeri geldi anlatmanın işe yaramayacağını anlayıp sustuk, bir nevi pasif direniş yani. Yabancı konuklar geldiğinde onlara dert anlatırken İngilizce pratik yapabilme imkanınız bile olabiliyor hatta. Sonrasında, bilet keserken de yanınızdaki gönüllü arkadaşlarla muhabbet döndürebiliyorsunuz çünkü etrafınızdaki herkes aynı yaş grubunda ve bir sinerji oluşuyor ister istemez. Salon koordinatörümüzün ve teknik ekipten müstakbel meslektaşımın da emeği ve iyi niyetinden bahsetmesem olmaz. Bizimle bilet kestikleri de oldu ve itiraf edeyim en çok onlar yoruldu. Bize her alanda destek oldular ve bu işin eğlenceli hale gelmesinde kollektif bir çalışma halindeydik. Son seansta kapı kapandığında, güzel bir veda oldu. Zaten bir yerden iyi ayrılmak ve hatırlanınca gülümseten anılar bırakmak değil mi önemli olan ?
Yeri geldi yorulduk, yeri geldi eğlendik ve çok güzel bir 10 gün geçirdik. !f'e başvururken ne beklediysem fazlasıyla aldım gibi hissediyorum. İyi bir iş çıkardık bence ve festivalin daha başındayken 'iyi ki yaptım' dedim. 15 film izledim bir kere, sinemaya doydum diyebilirim. Benim ilk ve son seferimdi ama imkanım olsa seneye yeniden başvururdum. Bu yazıyı referans olur ve belki güzel enerjiye sahip birilerini teşvik eder diye yazıyorum. İsteğiniz ve vaktiniz de varsa, sonraki senelerde siz de başvurun. Güzel bir ekip, bir insanın 10 gün içinde yaşayabileceği max tecrübe sizleri bekliyor olacak. İyi ki varsınız güzel insanlar ve iyi ki varsın !f !!!
29 Ocak 2017 Pazar
Mezuniyetten Önceki Son Çıkış
26 Aralık 2016 Pazartesi
2016'da Ne Yaşadım ?
Yeni yılın ilk günlerinde mutlu sayılırdım. Geçmiş zamanlarda olmasını istediğim bir şey kendiliğinden ayağıma kadar gelmiş sonuçta, neden mutlu olmayayım ? Günler tatlı tatlı geçiyordu ki gelen şey gitti birden. Açıkçası, emek verilmeden elde edilen her şeyde olduğu gibi kaybettim diye üzülmedim. Hatta hiç etkilemedi diyebilirim.
Güzel günlerin yaşandığı sırada bir aile büyüğümüzü kaybettik. Kendimizi kötü sona hazırlamıştık, olabildiği kadar ama yine de umudunu yitirmemek istiyor insan. Biz de yitirmemiştik ama kötü son geldi maalesef. Kışın bir akrabalarla bir toplantı olmadığı sürece görüşmediğimiz için çok anlamamıştım ancak yazın evinin önünden her geçtiğimde, her an balkona çıkacakmış gibi geliyordu. Ama artık o kapı kapandı ve bir daha onun tarafından açılamayacak..
Üniversite hayatımın sonlarına yaklaşırken, tamamen tesadüf eseri gördüğüm bir etkinliğe (Hukuk Forumu) başvurdum ve kabul edildim. Harvard'a kabul edilmişim gibi oldu biraz ama monotonluktan ölen hayatıma bir Harvard etkisi yarattı diyebilirim. Hayatımın en güzel 3 gününü geçirdim. Bu yolculukta tek başımaydım ama döndüğümde güzel anılar ve yeni arkadaşlıklar vardı. Hayatımda yeni bir basamak atlamış gibiydim, adeta bir ufuk genişlemesi Kıssadan hisse, bazen cesareti toplayıp gerekirse tek başına yola çıkmak lazım, süper iyi geliyor.
Etkinliğin etkisiyle kendimi mükemmel hissettiğim bir zaman dilimindeydim ki giden geri geldi. Bu sefer yine aynı umursamazlıkla devam edecektim ama zaman geçtikçe öyle olmadığını farkettim. Ruh halim değişmeye başlamıştı ufaktan, yaşanan her an için duygusal tepkimi ortaya koyuyordum. Böyle anlatınca aşk gibi oldu ancak durum öyle değil tabii. Bu zamana kadar her anını kontrol eden birinin belirsizliğe düşündüğü andaki saçmalama hali. Evet, tam da bu, ne eksik ne fazla.
Sonunda bu belirsizlik haline son verdim, zira bana zarar vermesine çok çok az kalmıştı. Özgürleştiğimi hissettim, zaten en sevdiğim mevsim yaz da gelmişti ve benden iyisi yoktu.
Yazın benim için 21 yıllık mazisi olan, ailem içinse 26 yıllık mazisi olan yazlığımızı sattık. Eşyalara fazlasıyla anlam yükleyen biri olduğum için evi toplarken de nakliye aracı kapının önünde durduğunda da hüzünlendim. Hele evin boş halini görmek, orada yaşanan güzel anılara veda etmek gibiydi. Daha iyisine gittiğimizi biliyordum ama yine de kolay olmadı. Seneye oraya nasıl gideceğim ya da gider miyim, inanın ben bile bilmiyorum.
Annemle ilgili de bir sağlık sorunu yaşadık. Bir hafta- 10 gün boyunca hastanede kaldık. İstanbul'a annemin hastalığına bir açıklama bulmak endişesiyle tek başıma döndüm. Buraya geldiğim günü, beni havaalanından alan, evinin kapısını açan, yatacak yer veren arkadaşlarımı unutmam mümkün değil. Çünkü nasıl geldiğimi bilmediğim için evin anahtarına da sahip değildim, bildiğiniz sokakta kalmıştım ama ne şanslıyım ki zamanında doğru insanlara yatırım yapmışım ve o güzel insanlar iyi ki varlar.
Bir aya yakın bir süre 'evde tek başına' modunda yaşadım. İtiraf etmek gerekirse, güzeldi ve sonlara doğru fazlasıyla olgunlaştığımı hissetmiştim. İlk defa yaşadığım bir deneyimdi ve bunu yaşamak için ne kadar geç kaldığımı farkettim. Asıl üniversite hayatını yaşayanlar aile yanında olmayanlardır, net.
Üniversite hayatı derken, son yılıma girmiş bulunmaktayım ve hala 'uzatsam ne güzel olurdu' diye düşünüyorum. Ailemin tepki vermeyeceğini bilsem bursumu sonuna kadar kullanırdım ama kazın ayağı öyle olmuyor maalesef. Zaten hazırlık da okuyamadım ve yapacaklarımı bitiremeden mezun olacağım. 90 yaşındaki insanların hayata doyamaması gibi ben de doyamadan mezun oluyorum, bakın bu dramdır.
Ülkemizde yaşanan, anlamsızca bulduğum terör olaylarından da bahsetmemek olmaz. Tam anlamıyla gereksiz yere yiten canlar, sönen yaşamlar oluyor, olmakta. Kimin kiminle, neden savaştığı belli değil. Sorsak eli silah tutanlar da, canlı bomba olarak katliama yol açanlar da bilmezler eminim ancak bir şekilde beyinler yıkanıyor ve sonuçta kayıplarına ağlayan yine bizler oluyoruz. İşin acı kısmı, televizyonda gördüğümüz o 'sayı'lardan birinin bizim ya da sevdiklerimizin ya da masum insanların olmayacağının garantisi de yok maalesef.
Son olarak da, bu sene kaybettiğimiz iki ünlü ismi anmadan geçemeyeceğim. İkisi de son zamanlarda oldu, Leonard Cohen ve bugün kaybettiğimiz George Michael. Tanrı, güzel insanları yanına alıyor ne acı.
6 Aralık 2016 Salı
Telefon Detoksuna Var Mısınız ?
24 Mayıs 2016 Salı
Kaybettik, Albayım !
İçimdeki histen bahsedeyim önce. Hani bazen bir şey olur etrafınızda sizden başkalarının hissettiği ama sizin bir türlü gerçek olduğuna inanmadığınız. Zamanla 'acaba olur mu ki?' demeye başlarsınız. Olacağına dair şeyler sezersiniz zamanla ama bir yandan da aklınıza ihanet etmek istemezsiniz. Çünkü gerçekçi bir yaklaşımla olmayacağını biliyorsunuzdur. Zaten başta elinizde de bir şey yoktur, o yüzden 'bana öyle geldi' der devam edersiniz hayatınıza. Sonra birden, en olmadık zamanda tekrar aynı düşünceler gelir. Bu sefer, bir adım daha yaklaştığınızı hissedersiniz. Fırsat gibidir, ayağınıza geldi sanırsınız. Ama yine de bir yanınız inanmak istemez. İşte olay burada başlıyor. Bir süre sonra, ikinci şans sanırım bu deyip değerlendirmek istersiniz ve işler karışır. Alışırsınız duruma. Ki işin kötü kısmı bu. Birine, bir şeye alışmak. Kolay kopamayan biriyseniz, alıştığınızdan yokluğunda ciddi zorluk çekersiniz. Ama bir yandan da kuyruğu dik tutmak adına bir şey yapmazsınız. Çünkü zaten üzülen tarafsınız ve daha da üzülmek istemezsiniz.
Üzülmek konusuna da gelince, ben ki üzülmemek adına kendimi defalarca üzmüş insanım ama hala akıllanamamış olmam da iyiye işaret değil. Sanırım, kimseye bunu söylememek en doğrusu. Çünkü kendiniz hakkında verdiğiniz her bilgi, açık vermek gibi oluyor. En az hasarla atlatmak istiyorsanız, çok şey anlatmayın.
Sanırım en önemlisi de, kendini kaptırmadan aklına ihanet etmemek. Diğerlerini bilmiyorum ama mantık çizgisinden birazcık kaysam bana iyi şeyler olmuyor. Bu sefer farklı olur belki deyip değişmeye çalışmayın, olmayacak. Kendinizi kandırmanın da bir anlamı yok. Mutluluğu bir gün bulacaksınız diye bir şey de yok. Evet, karamsar bir bakış açısı oldu. Ama şöyle düşünelim, her türlü mutluluğu herkes yaşayacak olsa, dünya da mutsuz insan kalmazdı. Demek ki, bazılarımızın payına düşmüyor. Kabullenmek lazım. Yine kaderci bakış açısıyla yazıyı bitiriyorum. Olacağı varsa olur, çok şeyapmamak lazım.