29 Ocak 2017 Pazar
Mezuniyetten Önceki Son Çıkış
26 Aralık 2016 Pazartesi
2016'da Ne Yaşadım ?
Yeni yılın ilk günlerinde mutlu sayılırdım. Geçmiş zamanlarda olmasını istediğim bir şey kendiliğinden ayağıma kadar gelmiş sonuçta, neden mutlu olmayayım ? Günler tatlı tatlı geçiyordu ki gelen şey gitti birden. Açıkçası, emek verilmeden elde edilen her şeyde olduğu gibi kaybettim diye üzülmedim. Hatta hiç etkilemedi diyebilirim.
Güzel günlerin yaşandığı sırada bir aile büyüğümüzü kaybettik. Kendimizi kötü sona hazırlamıştık, olabildiği kadar ama yine de umudunu yitirmemek istiyor insan. Biz de yitirmemiştik ama kötü son geldi maalesef. Kışın bir akrabalarla bir toplantı olmadığı sürece görüşmediğimiz için çok anlamamıştım ancak yazın evinin önünden her geçtiğimde, her an balkona çıkacakmış gibi geliyordu. Ama artık o kapı kapandı ve bir daha onun tarafından açılamayacak..
Üniversite hayatımın sonlarına yaklaşırken, tamamen tesadüf eseri gördüğüm bir etkinliğe (Hukuk Forumu) başvurdum ve kabul edildim. Harvard'a kabul edilmişim gibi oldu biraz ama monotonluktan ölen hayatıma bir Harvard etkisi yarattı diyebilirim. Hayatımın en güzel 3 gününü geçirdim. Bu yolculukta tek başımaydım ama döndüğümde güzel anılar ve yeni arkadaşlıklar vardı. Hayatımda yeni bir basamak atlamış gibiydim, adeta bir ufuk genişlemesi Kıssadan hisse, bazen cesareti toplayıp gerekirse tek başına yola çıkmak lazım, süper iyi geliyor.
Etkinliğin etkisiyle kendimi mükemmel hissettiğim bir zaman dilimindeydim ki giden geri geldi. Bu sefer yine aynı umursamazlıkla devam edecektim ama zaman geçtikçe öyle olmadığını farkettim. Ruh halim değişmeye başlamıştı ufaktan, yaşanan her an için duygusal tepkimi ortaya koyuyordum. Böyle anlatınca aşk gibi oldu ancak durum öyle değil tabii. Bu zamana kadar her anını kontrol eden birinin belirsizliğe düşündüğü andaki saçmalama hali. Evet, tam da bu, ne eksik ne fazla.
Sonunda bu belirsizlik haline son verdim, zira bana zarar vermesine çok çok az kalmıştı. Özgürleştiğimi hissettim, zaten en sevdiğim mevsim yaz da gelmişti ve benden iyisi yoktu.
Yazın benim için 21 yıllık mazisi olan, ailem içinse 26 yıllık mazisi olan yazlığımızı sattık. Eşyalara fazlasıyla anlam yükleyen biri olduğum için evi toplarken de nakliye aracı kapının önünde durduğunda da hüzünlendim. Hele evin boş halini görmek, orada yaşanan güzel anılara veda etmek gibiydi. Daha iyisine gittiğimizi biliyordum ama yine de kolay olmadı. Seneye oraya nasıl gideceğim ya da gider miyim, inanın ben bile bilmiyorum.
Annemle ilgili de bir sağlık sorunu yaşadık. Bir hafta- 10 gün boyunca hastanede kaldık. İstanbul'a annemin hastalığına bir açıklama bulmak endişesiyle tek başıma döndüm. Buraya geldiğim günü, beni havaalanından alan, evinin kapısını açan, yatacak yer veren arkadaşlarımı unutmam mümkün değil. Çünkü nasıl geldiğimi bilmediğim için evin anahtarına da sahip değildim, bildiğiniz sokakta kalmıştım ama ne şanslıyım ki zamanında doğru insanlara yatırım yapmışım ve o güzel insanlar iyi ki varlar.
Bir aya yakın bir süre 'evde tek başına' modunda yaşadım. İtiraf etmek gerekirse, güzeldi ve sonlara doğru fazlasıyla olgunlaştığımı hissetmiştim. İlk defa yaşadığım bir deneyimdi ve bunu yaşamak için ne kadar geç kaldığımı farkettim. Asıl üniversite hayatını yaşayanlar aile yanında olmayanlardır, net.
Üniversite hayatı derken, son yılıma girmiş bulunmaktayım ve hala 'uzatsam ne güzel olurdu' diye düşünüyorum. Ailemin tepki vermeyeceğini bilsem bursumu sonuna kadar kullanırdım ama kazın ayağı öyle olmuyor maalesef. Zaten hazırlık da okuyamadım ve yapacaklarımı bitiremeden mezun olacağım. 90 yaşındaki insanların hayata doyamaması gibi ben de doyamadan mezun oluyorum, bakın bu dramdır.
Ülkemizde yaşanan, anlamsızca bulduğum terör olaylarından da bahsetmemek olmaz. Tam anlamıyla gereksiz yere yiten canlar, sönen yaşamlar oluyor, olmakta. Kimin kiminle, neden savaştığı belli değil. Sorsak eli silah tutanlar da, canlı bomba olarak katliama yol açanlar da bilmezler eminim ancak bir şekilde beyinler yıkanıyor ve sonuçta kayıplarına ağlayan yine bizler oluyoruz. İşin acı kısmı, televizyonda gördüğümüz o 'sayı'lardan birinin bizim ya da sevdiklerimizin ya da masum insanların olmayacağının garantisi de yok maalesef.
Son olarak da, bu sene kaybettiğimiz iki ünlü ismi anmadan geçemeyeceğim. İkisi de son zamanlarda oldu, Leonard Cohen ve bugün kaybettiğimiz George Michael. Tanrı, güzel insanları yanına alıyor ne acı.
6 Aralık 2016 Salı
Telefon Detoksuna Var Mısınız ?
24 Mayıs 2016 Salı
Kaybettik, Albayım !
İçimdeki histen bahsedeyim önce. Hani bazen bir şey olur etrafınızda sizden başkalarının hissettiği ama sizin bir türlü gerçek olduğuna inanmadığınız. Zamanla 'acaba olur mu ki?' demeye başlarsınız. Olacağına dair şeyler sezersiniz zamanla ama bir yandan da aklınıza ihanet etmek istemezsiniz. Çünkü gerçekçi bir yaklaşımla olmayacağını biliyorsunuzdur. Zaten başta elinizde de bir şey yoktur, o yüzden 'bana öyle geldi' der devam edersiniz hayatınıza. Sonra birden, en olmadık zamanda tekrar aynı düşünceler gelir. Bu sefer, bir adım daha yaklaştığınızı hissedersiniz. Fırsat gibidir, ayağınıza geldi sanırsınız. Ama yine de bir yanınız inanmak istemez. İşte olay burada başlıyor. Bir süre sonra, ikinci şans sanırım bu deyip değerlendirmek istersiniz ve işler karışır. Alışırsınız duruma. Ki işin kötü kısmı bu. Birine, bir şeye alışmak. Kolay kopamayan biriyseniz, alıştığınızdan yokluğunda ciddi zorluk çekersiniz. Ama bir yandan da kuyruğu dik tutmak adına bir şey yapmazsınız. Çünkü zaten üzülen tarafsınız ve daha da üzülmek istemezsiniz.
Üzülmek konusuna da gelince, ben ki üzülmemek adına kendimi defalarca üzmüş insanım ama hala akıllanamamış olmam da iyiye işaret değil. Sanırım, kimseye bunu söylememek en doğrusu. Çünkü kendiniz hakkında verdiğiniz her bilgi, açık vermek gibi oluyor. En az hasarla atlatmak istiyorsanız, çok şey anlatmayın.
Sanırım en önemlisi de, kendini kaptırmadan aklına ihanet etmemek. Diğerlerini bilmiyorum ama mantık çizgisinden birazcık kaysam bana iyi şeyler olmuyor. Bu sefer farklı olur belki deyip değişmeye çalışmayın, olmayacak. Kendinizi kandırmanın da bir anlamı yok. Mutluluğu bir gün bulacaksınız diye bir şey de yok. Evet, karamsar bir bakış açısı oldu. Ama şöyle düşünelim, her türlü mutluluğu herkes yaşayacak olsa, dünya da mutsuz insan kalmazdı. Demek ki, bazılarımızın payına düşmüyor. Kabullenmek lazım. Yine kaderci bakış açısıyla yazıyı bitiriyorum. Olacağı varsa olur, çok şeyapmamak lazım.